tag:blogger.com,1999:blog-57416837234738211682024-03-06T10:43:31.325+03:00Hafif Tarihs.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.comBlogger58125tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-58459057263122691872013-10-30T22:13:00.000+02:002013-10-30T22:13:45.595+02:00Nazi Exclusive - Part IX: Atsız..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiS7o_HQT-57Jn2iNtcRjr6qxigWE6hlG9m_JZxEcLO5Y0UHwQsxFHGLe2szB5c1pQ_enFo_344Je0uH1V8oxRVh-pe1UEbDkKOJRChwiUj6ak2H5aYR2Dk8OUJGUH5bw0NiUvdl3S4g6qh/s1600/Untitled-1+copy.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiS7o_HQT-57Jn2iNtcRjr6qxigWE6hlG9m_JZxEcLO5Y0UHwQsxFHGLe2szB5c1pQ_enFo_344Je0uH1V8oxRVh-pe1UEbDkKOJRChwiUj6ak2H5aYR2Dk8OUJGUH5bw0NiUvdl3S4g6qh/s320/Untitled-1+copy.png" width="320" /></a></div>
1 Eylül 1939 tarihinde Polonya'nın işgal edildiğini söylemiştik. Şu dünyada Naziliğe ağız dolusu küfretmeye hakkı olan bir tane millet varsa, onlar da Polonyalılar efendim. Dile kolay, koca ülkenin beşte birini telef etmiş g.toş Naziler. Bu yazıda biraz Polonya'dan bahsedelim o yüzden.<br />
<br />
İşgal öncesi g.tü sağlama almak maksadıyla Hitler'in Sovyetler ile bir anlaşma yaptığını anlatmıştık. Bu anlaşma çerçevesinde iki devlet Polonya'yı fifti fifti bölüşme kararı aldılar. Stalin'in kontrolündeki tarafı s.ktir et şimdi, biz Nazi kardeşlerimizin yaptıklarına bakalım.<br />
<br />
Şimdiye kadar çizdiğimiz tembel ve goygoy sevdalısı Hitler karakterini düşündüğünüzde, kendisinin işgal altındaki Polonya topraklarının yönetimini de pek s.klememiş olduğunu şüphesiz ki tahmin edebilirsiniz. Adolf kankamızın tek yaptığı, Almanya payına düşen toprakları üçe bölüp, başlarına t.şaklı Nazi generalleri getirmek oldu. Özellikle Warthegau ve Danzig bölgelerine ehemmiyet gösteren Hitler, Warthegau'nun başına Arthur Greiser'i, Danzig'in başına da Albert Forster'i geçiriverdi. Neyse, ortamı isme boğup kafanızı s.kmek istemem. Adolf'un bu iki generale direktifi netti: "Beyler üçüncü bölgeyi s.ktir edin de, şu iki bölgeyi kompil Alman içinde bırakmak istiyorum. Ne yapın edin, bu bölgeleri Almanlaştırın kankalar. Saçma sapan yerleri işgal etmeye başladık, bari içinde full Alman olsun da bi bahanemiz olsun .mına koyiim." Sanki oyun oynuyor deyyus. Neyse... "Ne yapıp edin Almanlaştırın buraları" çok muallak bir cümle olduğundan, iki generalin bu emri farklı şekillerde algılamasına da şaşmamak gerek.<br />
<br />
Albert Forster, daha kafası rahat bir elemandı. Nazilik filan iyi hoş da, o da goygoyu pek severdi. O yüzden bu "Almanlaştırma" mevzusunu da işine geldiği gibi yorumladı. Şehrin dört bir yanına afişler astıran, gazetelere tam sayfa ilanlar veren Forster; "iki vesikalık fotoğraf, vukuatlı nüfus kayıt örneği ve kimlik belgesi getiren herkesi beş dakika içinde Alman yapacağını" duyurdu. Bir sürü Danzigli gariban da, "Oluverelim bari, neme lazım" diyerek gitti kaydoldu.<br />
<br />
Öteki tarafta Arthur Greiser, Nazilik yoluna baş koymuş bir ruh hastasıydı. Nitekim Forster gibi işi kısa yoldan çözmek istemedi ve Almanlaştırma projesini Nihal-Atsız-style gerçekleştirme kararı aldı. Bölge halkını sıradan geçirip "Ne kadar Almansınız?" testine tabi tutan Greiser, işi sıkı tuttu. Testin içeriği de bildiğiniz gibi işte. Kafatası ölçümleri, "Beck's nerenin birası?" "Bundesliga'yı geçen sene kim aldı?" gibi sorular... Testi geçemeyen çaşıtların başına neler geldiğini hepimiz biliyoruz. Meydanlarda asılanlar, kurşuna dizilenler, tecavüze uğrayanlar... Olaylarının bokunun çıkmasında başrol oynayan adamlardan biri de bu puşt yani. Bu dönemde Berlin'de harita üstünde oyunlar oynamaya devam eden Hitler de, Polonya'dan gelen haberleri "Ee babuş savaş kolay kazanılmıyor" diyerek normal karşılıyor idi.<br />
<br />
Nazilerin denyoluğu bununla da sınırlı kalmadı. O dönemde çevre ülkelerde yaşamakta olan Almanları da yeni imparatorluk sınırları içine dahil etme niyetinde olan Hitler ve şürekası, yine boy boy ilanlarla ırkdaşlarını Almanya sınırlarına dönmeye çağırdılar. "Beyler Polonya diye bi yer aldık, koca ülkenin yarısı bizde, raadolun çıkın gelin bi ev buluruz size de elbet" çağrılarını coşkuyla kabul eden bir sürü Alman; gemilere, trenlere doluştu, yeni bir hayat hayaliyle ülkeye doğru yola çıktı. Alman popülasyonu arttıkça, Polonya'nın yerlisi iyice eziliyordu. "Lan oğlum sığamayacağız biz bu ülkeye?" endişeleri içerisinde, yeni planlar yapılmaya başlandı...<br />
<br />
s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-61264079268387904612013-10-26T14:17:00.000+03:002013-10-26T14:17:50.784+03:00Nazi Exclusive - Part VIII: Arsız..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglZkqXebhEXS33ygzyKLng6cvX1xTrGNBji-gmRN_JaRNEe9BAijJ0Uv6QXPRhgOXLqLeZ-9Vf-ylpBhfMy69SKbQ6OEnRdUZLUNmeS_p4aqd7o6bn4AGGNXLQcdFlvPw6aHRGkl31E8fX/s1600/%25C3%25A7eki%25C5%259Fgl.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglZkqXebhEXS33ygzyKLng6cvX1xTrGNBji-gmRN_JaRNEe9BAijJ0Uv6QXPRhgOXLqLeZ-9Vf-ylpBhfMy69SKbQ6OEnRdUZLUNmeS_p4aqd7o6bn4AGGNXLQcdFlvPw6aHRGkl31E8fX/s320/%25C3%25A7eki%25C5%259Fgl.png" width="320" /></a></div>
Avusturya'da kral gibi karşılanan Hitler'in -pek tabii ki- hızını alamayarak gözlerini Çek sınırına diktiğini geçen yazıda anlatmıştık. Doymak bilmeyen pezevengin bu sefer de bahanesi hazırdı: Alman-Çek sınırında yer alan Südetenland bölgesindeki yoğun Alman popülasyonu. Sağdan soldan gelen "Aman hacı yapma gözünü seveyim" uyarılarını, "Oğlum nedir yani yanlış bişey yapmıyorum ki, en başından dedim Almanları bir araya toplayak diye, başka bişey diil yane" diye savuşturan Adolf kardeşimiz, 1938 senesinin sonlarına doğru yaklaşırken, Südetenland'ı da Nazi bünyesine katıverdi. Tıpkı Viyana'ya girilmesinde olduğu gibi, yine pek bir ses çıkmadı. Zira harbiden de o bölge Alman doluydu ve herifler "Oley be artık biz de Naziyiz, s.kik Çekoslovakya'dan kurtulduk" diye oldukça sevinçliydiler.<br />
<br />
Sanmayın ki Hitler'in altındaki bütün adamlar da kendisi gibi dangalaktı dostlarım. Pek tabii ki, bir sürü general "Ulan bu deyyus bizi yine savaşa sokacak" diye endişe içerisindeydi. Hatta bu generallerden Ludwig Beck, sonunda dayanamayıp İngilizlerin kapısını çalıverdi gizli gizli. "Oğlum bu herif sapıttı bildiğiniz gibi diil, yardım edin gözünüzü seveyim :(" diye yardım dileyen Beck'i İngilizler pek sallamadı. Yetkililerden "Canım iyi diyorsun da bizim de işimiz başımızdan aşkın. Kaç tane generalsiniz, hipster kılıklı bir denyoyla baş edemiyor musunuz gözünüzü seveyim ya..." cevabını alan Beck, yoğun ısrarlarını sürdürdü ve en azından Münih civarında bir konferans ayarlamayı başardı.<br />
<br />
Dönemin İngiliz başbakanı Chamberlain ve Hitler'in hazır bulunduğu konferansın sonunda varılan nokta netti: Südetenland'ın da Nazi içinde bırakılmasına ses edilmeyecekti, lakin artık bokunu çıkarmanın anlamı yoktu. "Arsızlığın lüzumu yok Adolf, o da Alman bu da Alman diye diye s.ktin attın güzelim haritayı, yeter" uyarılarına "Yav he he..." cevabını veren Führer'in gözü dönmüştü bir kere... Koca koca devlet adamları karşısına geçmiş buna laf anlatırken, Hitler'in aklında Prag'a girip Karlovy Lázně'de Çek hatun avına çıkmaktan başka bir şey yoktu.<br />
<br />
Nitekim konferanstan kısa bir süre sonra Hitler, dönemin Çek başbakanı Emil Hácha'yı huzuruna davet etti. Beş saatlik yolun ardından yorgun argın Berlin'e varan Hácha'yı bir beş saat de girişte bekleten Adolf, "Senin sikko ülkene verdiğim değer bu kadar" mesajını çok net verdi. Gecenin bir yarısı Hácha'yı odasına alan Hitler, net konuştu: "İki güne Prag'dayız." Hácha'nın "Aman hafız yapma etme" yakarışlarını s.kine takmayan Adolf, konuyu bu şekilde kapattı.<br />
<br />
Dediğini de yaptı puşt. Harbiden de kısa süre sonra Prag sokaklarına dalan Nazi konvoyu, gövde gösterisine başladı. Lakin durum bu sefer farklıydı. Viyana'da "Heyooooo yaşasın Nazilik" diye ağırlanan konvoyu, bu sefer bön bön bakan Çekler karşıladı. Zira artık olay Almanlık malmanlık değildi. Bayaa işgal etti herifler koca ülkeyi. Akşamına Prag kalesine çıkıp Budweiser'ını yudumlayan Hitler'in keyfine diyecek yoktu...<br />
<br />
Olayın bokunun çıkmasından mütevellit, İngilizler de bir açıklama yapma gereği hissetti. Münih'te "Yapma etme" diye işi alttan alan Chamberlain, "Nazi piçleri bir karış toprak daha alırlarsa karşılarında bizi bulurlar" diyerek tavrını koydu. Yola İngiliz yancılığıyla çıkan Hitler, hayranı olduğu ülkeyi şimdi karşısında buluverdi yani. "Ulan İngilizlerle baş ederiz neyse de, bi yandan da Sovyetler çıkarsa doğudan, o zaman yan basarız işte" düşüncesiyle bu kez Stalin'e yanlayan Hitler, bunun rahatlığıyla fütursuzca işgal planları yapmaya devam etti. "Polonya'nın kuzeyindeki Danzig bölgesi (grup olan Danzig diil ha, bildiğin Gdańsk) esasında Almandır" propagandasıyla başlayan süreç, "Polonya kompil bizim amk" iddiasıyla devam etti.<br />
<br />
1 Eylül 1939'da Almanya, Polonya'yı işgal etti. 3 Eylül 1939'da İngiltere ve Fransa, Almanya'ya savaş ilan etti. Hadi bakalım.<br />
<br />
s.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-77507331369921825092013-10-24T23:31:00.001+03:002013-10-25T12:39:22.081+03:00Nazi Exclusive - Part VII: Goygoy..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgPqWKnxP9mYqNYhmsvwzkiAMBhCjp9B51fWQy1VduKeLHfhHtsyJvER1xsA__i8t1L53pFWRA0-bys0iz4gtbC9-pU7cWRx1wo41o5Mg7ZALCEzwNmaPjZ3yWgz1qE3lXyCgECr7VKL4Q/s1600/Untitled-1+copy.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgPqWKnxP9mYqNYhmsvwzkiAMBhCjp9B51fWQy1VduKeLHfhHtsyJvER1xsA__i8t1L53pFWRA0-bys0iz4gtbC9-pU7cWRx1wo41o5Mg7ZALCEzwNmaPjZ3yWgz1qE3lXyCgECr7VKL4Q/s320/Untitled-1+copy.png" width="320" /></a></div>
Yazı dizisi yapıyorum diye ortalara düşüp, yedinci bölümün ardından bir seneye yakın sırra kadem basmanın şüphesiz ki tek mantıklı açıklaması, sığırlık. Özür dilerim. Lakin geçmişe bir sünger çekip hikâyemize kaldığımız yerden devam edelim.<br />
<br />
"Ne bileyim lan ben senin nerede kaldığını deyyus?" diyeceklere kısaca özet geçeyim. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından katıldığı İşçi Partisi'nde kısa sürede yükselip ipleri eline alan Adolf kardeşimiz, savaş sonrası ajlığın yol açtığı şuursuzlukla ülke çapında iyice popüler olmuş, üstün belagat yeteneğiyle dangalak Almanları iyice kafalamıştı. 1933 yılında başbakanlık koltuğuna oturan Hitler; devlet başkanının nalları dikmesini fırsat bilerek tüm yetkileri kendisinde toplamış, iktidar sarhoşluğu ve dravdan ekonomik başarıların verdiği gaz ile inceden terör estirmeye başlamıştı. Hastası olduğu İngiliz medeniyetinin sömürgeci geçmişinden oldukça etkilenen Adolf, bir yandan sınırları genişletmeye çalışırken, bir yandan da azınlıkları fütursuzca sopalıyor idi...<br />
<br />
Dediğimiz gibi, bu görgüsüz Nazilerde özentilik boyutuna varan bir İngiliz hayranlığı var. Bir yandan İngilizlerin zamanında dünyayı sömür içinde bırakıp Nazilere örnek olduğu gerçeği, bir yandan da Versailles sonrası ezikliği düşünülünce, Nazilerin İngiliz yancılığı çok da sürpriz olmasa gerek. İlk bölümlerde bahsettiğimiz üzere, bu Nazi kardeşlerimiz genelde köylü takımı, cahal tipler. Öyle İngilizler gibi soylu değiller hani... Özentiliğin sebebi biraz da bu. Yok efendim tilki avlayalım, yok efendim çay içelim, neymiş efendim Dr. Who çok güzel dizi, Arctic Monkeys son yılların en iyi gruplarından filan diye gidiyor bu...<br />
<br />
İngilizlerle kurulmaya başlanan bu iyi ilişkiler sonucu; Versailles'in inceden ihlalleri de sorun olmaktan çıkıverdi. Zaten Alman İmparatorluğu'nu kurmak için bahane arayan Hitler, hemen Avusturya'ya girme kararı aldı vakit kaybetmeden. "Kenks böyle bodoz girmeyelim istersen, iki plan yapak" diye uyarılarda bulunan generalleri anında açığa aldı. "Baboli paso otoban yapıyoruz filan da uzun vadede ekonomiyi s.kerticez gibi he?" diyen ekonomi bakanını anında kapının önüne koydu. Planla programla işi yoktu Hitler'in. Anca goygoy. Devlet işlerini zerre s.kine takmayan adam, Münih'teki yazlıkta bütün gün Berlin'e dikeceği bombastik binaları düşünüyordu. Etrafında "Simcity mi oynuyorsun pezevenk, otur da iki dakika ciddi sorunlarla ilgilen" diye düşünen adam çoktu tabii. Ama g.tün yiyorsa söyle... Daha önce de belirttiğimiz gibi, bütün o muntazam törenlerin, görkemli geçitlerin arkasında, işi gücü goygoy olan boş beleş bir adam var esasında. Goebbels dediğimiz eleman da esasında bu goygoy ihtiyacını doyurmak üzerine yoğunlaşmış. Kağıt üzerinde propaganda bakanı deniyor da, herifin işi gücü Hitler'e "Baba elimde fetihli metihli şahane filmler var, hastası olacaksın" diye y.rak kürek filmler izletip gazı vermek.<br />
<br />
Öyledir böyledir derken, takvimler 15 Mart 1938'i gösterdiğinde Hitler ve şürekası Viyana'ya giriverdi. Fena da olmadı hani. Sonuçta Hitler dediğimiz adam koca Führer, bi ağırlığı var yani. Herifi coşkuyla karşıladı Avusturyalılar. Üstüne bir de etkileyici bir konuşmayla iyice akıllarını aldı Hitler bunların. "Gelin canlar bir olalım, Almanca konuşulan yere Almanya denir amk" deyü gazı alan Avusturyalılar, köpeği oluverdi Führer'in. Avusturyalı Yahudilere gelince... Ertesi gün Nazi zoruyla sokakları temizleyip ite köpeğe maskara oldular tabii, ya ne olacaktı?<br />
<br />
İngiliz cephesinden bu birleşmeye pek ses çıkmadı. Yetkililerin "Abi hepsi Alman sayılır bunların, alan memnun satan memnun yane, s.ktir et karışmayalım" kararı, Hitler'i oldukça memnun etti haliyle. Viyana dönüşü Berlin'de iyice kral gibi karşılanan Hitler'in gözü dönmeye başladı iyice. Sıradaki hedef belliydi bile: Çekoslovakya.<br />
<br />
s.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-64183297610022800212012-12-29T03:32:00.001+02:002013-10-24T23:30:40.052+03:00Nazi Exclusive - Part VI: Leblebi..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQbcdcbeC6Drvtlu-u8fYcTPvmyqObTb5JvAsbRnMRu9Vgcs5avSjUaW13kF-d-HXH6UcU0S9hKWPe6QFcVDJBD3n_Je8qwvyPGNCUHCKx7o31s7AWMKStPVuQzGcwyt2qufVWzrqa4arh/s1600/6+-+leblebi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQbcdcbeC6Drvtlu-u8fYcTPvmyqObTb5JvAsbRnMRu9Vgcs5avSjUaW13kF-d-HXH6UcU0S9hKWPe6QFcVDJBD3n_Je8qwvyPGNCUHCKx7o31s7AWMKStPVuQzGcwyt2qufVWzrqa4arh/s320/6+-+leblebi.jpg" width="320" /></a></div>
Nazilerin kısa vadeli ekonomik başarılarla ve azınlıklara karşı türlü orospu çocukluğuyla 1938 yılına kadar Alman halkının çılgın desteğini aldığını söylemiştik. Zaten Yahud vurmaya bahane arayan Nazilerin puştlukta çığır açmaya başlaması, bir Alman diplomatın Paris'ta bezgin bir Yahud delikanlısı tarafından vurulmasıyla cereyan etti diyebiliriz.<br />
<br />
Bunun sonucunda, Goebbels'in önerisi ve Hitler'in kabulüyle, 9-10 Kasım 1938 tarihlerinde Kristallnacht deyu bilinen, "Yahudların dükkanlarını kıralım, öldürelim, s.kelim, sokalım" temalı bir event düzenlendi. Bizdeki <a href="http://www.hafif-tarih.blogspot.com/2009/09/27-mays-guz-sancs.html">6-7 Eylül Olayları</a>'nın fevkalade hardcore versiyonu olarak nitelendirebileceğimiz bu event sonucu onlarca Yahudi sokakların ortasında öldürüldü, çok daha fazlası toplama kamplarına yollandı, yüzlerce sinagog yıkıldı, binlerce Yahud dükkanı kırılıp döküldü. Bizde saat dokuzu beş geçe Atatük ölürken, acı vatan Almanya'da da Yahudlar patır patır gidiyordu. Zaten yıllar boyu bir fırsatını bulup da bu şekil bir katliama girişmeye niyetli olan tezcanlı Nazilerin istediği en sonunda olmuştu.<br />
<br />
Bir şeye başlayınca, devamı geliyor elbet. Yahudları çerez tabağındaki beyaz leblebi olarak gören Naziler, onları ayıklamaya başlayınca artık sarı leblebilere de burun kıvırmaya başladılar. Millet başbakanlığa "Ya bizim oğlan özürlü doğdu, izin verirseniz bu gerizekalıyı öldürüvericem?" minvalinde mailler atmaya başladı. Önce "Özürlü çocuklar, doktorun ve ailenin onayıyla doğduğu gün öldürülebilir" şeklinde başlayan bu süreç, zaman ilerledikçe "Ya aslında çocuk özürlüyse vurun gitsin beoolum, s.ktir et yaşını falan, kalabalık etmesinler" boyutuna ulaştı. Tabakta fındıktan, bademden başka şey istemiyordu herifler anlayacağınız. Lakin böyle y.rak kürek düzen delilikleriyle tarihte bir yere varıldığı nerede görülmüş a dostlar?<br />
<br />
Ulan sadece elin özürlüsüne, garibanına burun kıvırsalar yine iyi. Destek arttıkça ve Almanya güçlenmeye başladıkça iyice sapıtan Hitler, artık "Baba aslında hafiften güneye girizlesek, Almanca konuşan adamları bir arada toplasak fena olmaz mı ya? Ulan zaten Almanca konuşan adamın Almanya'da yaşaması gerekmiyor mu? Avusturya ne demek .mına koyiim? Adı üstünde ALMAN yani, kim ne karışır, sokarım Versay'ına..." tadında bombastik planlar yapmaya başlamıştı. Güney dediğine bakmayın tabii siz, herifin asıl derdi ileride doğuya moğuya yardırıp dünyayı Alman içinde bırakmaktan başka bir şey değil.<br />
<br />
Tüm bu planların temel dayanağının da Hitler'in İngiliz hayranlığı olduğunu unutmamak gerek. Zamanında İngilizlerin dünyayı s.kertmesinden, Hindistan'ı filan kompil elinde bulundurmasından yoğun bir şekilde etkilenen Hitler'in hayranlıktan da öteye geçerek İngiliz yancılığına başladığını hatırlatalım, gelecek yazıda ayrıntılı değinelim.<br />
<br />
s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-25118643050698108192012-12-19T02:19:00.000+02:002012-12-19T02:19:06.574+02:00Nazi Exclusive - Part V: Düzen..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjs6uJTVXfjVx-BT-9MRzKu46bablbw1QTRlJ8PVxQ3vISQzTp5cd2T5ZY5UghIFEZrefFCPIoG559MThHFyTJuucNNhDLyk9S1YzlREt1Xag4FNsCgmdQAhyTrnpgIXSjGCK1MZXJgsNCu/s1600/5+-+d%C3%BCzen.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjs6uJTVXfjVx-BT-9MRzKu46bablbw1QTRlJ8PVxQ3vISQzTp5cd2T5ZY5UghIFEZrefFCPIoG559MThHFyTJuucNNhDLyk9S1YzlREt1Xag4FNsCgmdQAhyTrnpgIXSjGCK1MZXJgsNCu/s320/5+-+d%C3%BCzen.jpg" width="320" /></a></div>
Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte ülke çapında azınlıklara karşı puştlukların başladığını, çevik kuvvetin merkeze Yahud taşıya taşıya bir hâl olduğunu, devlet başkanlığı ve başbakanlığı birleştiren Hitler'in official olarak "Führer" olduğunu söylemiştik...<br />
<br />
Yıllardır ülkenin başına geçmek için g.tünü yırtan ve en sonunda 1934 senesinde tek adam mertebesine ulaşan Hitler, artık Almanya civarında Allah muamelesi görüyordu. Yılların sürüngenliğinin ardından, adamın birinin tek başına çıkıp da "Alman ırkı olarak bombastik günler yaşayacağız gençler, raadolun" demesi herkese müthiş bir güven vermişti. Nürnberg Şehir Stadı'nda yapılan coşkulu kutlamalar, milletin sağ kol havada denyo gibi gezmesi, sloganlar, yürüyüşler... Sanırsın bütün sorunlar bi anda çözülüvermişti amk.<br />
<br />
Oysaki işin iç yüzüne biraz bakıldığında, Nazi Partisi'nin plan ve programlarının Genç Parti'ninkilerden hallice olduğu aşikar idi. Planı programı geçtim, doğru dürüst bir hükümet dahi yoktu .mına koyiim. Hitler dediğimiz adam, Berlin'de canı sıkıldı mı Münih'teki yazlığa kaçan, öğlenlere kadar öküz gibi uyuyan filan biri. Planla programla işi yok, net adam. Öyle olunca çevresindeki yardımcıları da kendisinden bağımsız at koşturuyordu tabii. Canlarının istediği yasaları yürürlüğe koyup, soranlara "Yaa Hitler öyle dedi diyorum babacım raadolun ya." deyü yalan konuşuyorlardı. Yani kısacası belgesellerde melgesellerde gördüğümüz o muhteşem düzenli, çılgın Nazi rejiminin perde arkası kepazelikten geçilmiyordu.<br />
<br />
Ama kısa vadede aclığı bitirip ekonomiyi düzene soktular, onu da belirtelim. Memleketi otobana boğup milleti de istihdam ederek geçici çözümler buldular, heriflerin sayesinde bugün Almanya'da 500 kilometreyi 3-4 saatte basıp gidiyorsun .mına koyiim. Bütçenin de önemli bir kısmını orduya yatırarak geleceğe yönelik niyetlerini belli ettiler. Almanya saygınlığını geri kazanıp Avrupa'nın taşak oğlanı olmaktan çıkmıştı hafiften. "Du bakalım bişey dicekler mi" diye düşünerek, Versailles sonrası silahsızlanan Rheinland bölgesine (Köln, Düsseldorf filan) üç beş asker sokan Naziler, attıkları zarfa işgalciler ses çıkarmayınca iyice özgüven kazandılar. Özgüven arttıkça, devlet politikaları da bir o kadar radikalleşti haliyle.<br />
<br />
"Yahud ile Almanın cima etmesi yasaklanmıştır", "Devlet Tiyatroları'nda Yahud piçlerinin direktörlüğü sona erdirilmiştir", "Çocuğunun adını Levi koyan g.tçüdür" gibisinden kanunlarla birlikte artık ayrımcılığın boku çıkmıştı diyebiliriz. Sinagoglar yıkılıp yerlerine y.rak kürek AVM'ler açılıyor, hükümet vurdukça gaza gelen Alman halkı da bu politikaları destekliyordu. Millet kırk yıllık konusunu komşusunu "Ya bu herifte bi Yahud tipi var" diyerek Gestapo'ya ispikliyordu. Pek çok Yahudi, "Bu ülkede durulmaz gayrı" diyerekten ülkeyi terk etti bu dönemlerde.<br />
<br />
1938 yılına kadar böyle dravdan ekonomik başarılarla, azınlıklara yapılan türlü şerefsizliklerle geçip durdu Almanya'da. Esasında Almanya'nın yerlisi diyebileceğimiz insanlar pek de mutsuz değildi. Lakin 1938'in sonbaharına geldiğimizde; bir Alman diplomatın Paris'te genç bir Yahud delikanlısı tarafından "Yetti lan piçlikleriniz" diye öldürülmesi, ortalığı iyice karıştıracak idi.<br />
<br />
s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-36564135389924199262012-12-11T00:27:00.001+02:002012-12-11T00:27:30.563+02:00Nazi Exclusive - Part IV: Terör..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNGKfayL88JKWKVQGc_mf5CImDyaYZgSWYH71uCKrsfm_OnBsWY__VoxHztcynA0YvEaEqElBzE-Rq7NF7cxYYl8bMus7NTGX6lnvts9ffu-9NmfT0Z4LAxOvuCSift6fARE-k3KfjWLfB/s1600/4+-+r%25C3%25B6hm.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNGKfayL88JKWKVQGc_mf5CImDyaYZgSWYH71uCKrsfm_OnBsWY__VoxHztcynA0YvEaEqElBzE-Rq7NF7cxYYl8bMus7NTGX6lnvts9ffu-9NmfT0Z4LAxOvuCSift6fARE-k3KfjWLfB/s320/4+-+r%25C3%25B6hm.jpg" width="320" /></a></div>
Hatırlarsınız, iki gün önce, Adolf Hitler allem edip kallem edip şansölyelik görevini başkan Hindenburg'dan kapmayı başarmıştı. Artık ülkede bildiğin Nazi iktidarı vardı, beş sene önceki yüzde ikilik oy oranıyla Osman Pamukoğlu'na göz kırpan Adolf, bir anda hükümetin başında buluverdi kendini.<br />
<br />
Binbir türlü sözler alınarak, peşine başkanın kuzenleri takılarak, hafiften gönülsüzce başbakan yapılan Hitler; göreve gelir gelmez "s.kerim başkanını" moduna giriverdi beklendiği gibi. Denyo halkın güvenini zaten kazanmıştı. Üstüne bir de güçlü bir askeri birlik kurdu, başına da İşçi Partisi'ne kaydolduğu ilk gün <a href="http://hafif-tarih.blogspot.com/2012/11/nazi-exclusive-part-i-kurulus.html">sırada tanıştığı</a> Ernst Röhm'ü geçirerek vefasını gösterdi. Koca Almanya artık Nazi içinde kalmıştı diyebiliriz. Televizyondan melevizyondan gördüğümüz o muntazam askeri yürüyüşler, aynı anda selamlamalar ve daha türlü y.rak kürek uygulamalar artık Berlin sokaklarında yaşanıyordu. Dışarıdan bakan, "Vay amk, adamlar ne düzen kurmuş" derdi; ama, tarih boyunca başa ne geldiyse böyle düzen manyağı ruh hastası heriflerin yüzünden geldiğini de unutmayalım...<br />
<br />
1933 yılında halkın da desteğiyle gaza gelen Nazilerin ilk işi, seçimde kendilerine rakip olmuş komünist piçlerini kıskıvrak yakalamak oldu. Belediye encümeninin katılımıyla Münih yakınlarında açılmış olan yepisyeni Dachau konsantrasyon kampı, ilk misafirlerini ağırlamaya başladı. Ernst Röhm önderliğindeki askeri birlikler, sokakta tam anlamıyla terör estiriyordu. Lenin övenleri, Marx okuyanları zaten geçtim; artık Onur Akın filan dinleyenler dahi anında merkeze götürülüyordu. Dachau'da hapsedilen, bir seneye yakın it gibi çalıştırılan, umarsızca Uğur Işılak dinletilen komünistler, ekmek içi gibi yumuşacık çıkıveriyorlardı içeriden.<br />
<br />
Yahudilere karşı da uyuzluklar başladı tabii. Nisan 1933'te "Birinci Dünya Savaşı'nı kaybetmemize ve Versailles Antlaşmasıyla g.tümüzün s.kilmesine yol açan Yahud piçlerinin dükkanlarını boykot ediyoruz" kampanyasını organize eden Naziler, Yahudi esnafını kan ağlattı. Parti destekçisi gençler, duvarlara spreylerle "Yahudlara son", "Dünya Alman Olsun", "Bir gün öldürmediğimiz her Yahud için küfredeceeniz" filan yazmaya başladı. Askerler de sokakta gördükleri Yahudilere omuz koyarak, çelme atarak, ne bileyim işte pis pis bakarak falan psikolojik baskı altına aldılar. İyiden iyiye terör başlamıştı yani.<br />
<br />
Böyle böyle 1934 yılına kadar gelindi. Part II'de bahsettiğimiz, o dönem Nazilere gönül verip partiye katılan cahal tavuk çiftçisi Heinrich Himmler, Hitler'in bir numaralı kankası olmuştu. Küp gibi kafasında türlü tilkiler dolaştıran şark kurnazı Himmler, Hitler'in aklını karıştırmaya başladı: "Kanka bu Alman Ernst ipnesini geçirdin askeri birliklerin başına ama, bunlar büyüdükçe büyüyor. Yarın öbür gün darbe neyin yapar, ne şansölyeliğin kalır ne bişey." Durup dururken Hitler'i paranoyak yapmayı başaran Himmler, iki gün sonra Ernst Röhm'ü güzelce evinden aldırıp, mapusta kafasına sıktırdı...<br />
<br />
Derken, bir sene önce Hitler'in şansölyeliğine taş koyan devlet başkanı Hindenburg da eceliyle nalları dikti. Bu, tam da Hitler'in istediği şeydi. Halkın karşısına çıkan Hitler, "Ya gençler, bildiğiniz üzere bu devlet başkanlığıyla şansölyeliğin ayrı olması kafaları bir hayli karıştırıyor. Zaten şansölye ne demek amk, ben bile tam anlamını bilmiyorum. Gelin bu ikisini birleştirelim, ben idare ederim kompil, he mi?" şeklinde özetlenebilecek konuşmasıyla açık açık diktatörlüğe talip oldu. E dedik ya, halk da denyo, coşkuyla kabul ettiler. 2 Ağustos 1934 tarihine geldiğimizde, Adolf Hitler, resmen "Führer" olmuş idi.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-28579523372161750112012-12-08T20:20:00.001+02:002012-12-19T02:19:45.446+02:00Nazi Exclusive - Part III: İktidar..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYxxcjM3ArEf53uQVQw-cPzH35A7VtmO520_kiNaTIX9DOoqcoeNfrpoFmpmv7vyR6lf9EKsQlH51bTyrTjv4tzyIr39ObSavURK-ewMazUOES_dfYGjyWNdkbgb4yagJCArTtPfGjFYdT/s1600/3-+iktidar.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYxxcjM3ArEf53uQVQw-cPzH35A7VtmO520_kiNaTIX9DOoqcoeNfrpoFmpmv7vyR6lf9EKsQlH51bTyrTjv4tzyIr39ObSavURK-ewMazUOES_dfYGjyWNdkbgb4yagJCArTtPfGjFYdT/s320/3-+iktidar.jpg" width="320" /></a></div>
Hitler mitler iyi hoş da, bizim de sınavımız mınavımız var .mına koyiim. Yine de bundan böyle on günlük aralarla soğutmaca yok, sori. Neyse, en son dediğimiz gibi; 1928 yılına geldiğimizde Hitler'in Nazi Partisi orada burada az çok tanınır hale gelmiş, yine de genel seçimlerde yüzde iki gibi bir oyla ülke çapında fazla s.klenmemiş, lakin ekonomik krizin büyümesiyle birlikte Almanya dolaylarında "Kanka başka parti yok mu ya :(" sesleri yükselmeye başlamıştı.<br />
<br />
1930'a geldiğimizde, KONDA'nın yaptığı araştırmalar neticesinde, it gibi sürünen Almanların doğal olarak uçtaki partilere kaydığı aşikar idi. "Yaa Tarhan Erdem'in anketleri hep yanlış çıkıyo" denilse de; hakikaten de o sıralarda Almanya'da Deutsche Bahn'ın bile uğramadığı s.kindirik yerlerde dahi "Oyum Nazilere" diye gezen yüzlerce dangalak vardı. 1932 mebus seçimlerine doğru ilerlerken, ya Nazi piçleri ya komünist piçleri iktidarı ele geçirir görüşü son derece yaygındı. Lakin komünistler kapitalizm mapitalizm diye gezinirken, Hitler kafayı çalıştırıp Genç Parti mucizesini yaratan Ali Taran'la anlaştı ve "Hitler über Deutschland" adını verdikleri seçim kampanyası çerçevesinde uçağa atladığı gibi Almanya'yı karış karış dolaşmaya başladı.<br />
<br />
Esasında parti programları filan da Genç Parti'yi aratmayacak kadar tırttı. Meydanlarda esip gürleyen Adolf denyosuna "E peki tüzük?" diye sorsan; "Ya ne tüzüğü boolum, Almanya'yı düzlüğe çıkarıcam diyorum sana. Fındık 1 Mark olucak, Yahud mezara girecek" diye zırvalar dururdu. Hoş, o zamana kadar planla programla gelen partiler de malumdu. G.tlerine don bulamaz hâle gelen Almanların da program mrogram düşünecek hali yoktu hani. Kökten çözüm için her türlü kepazeliğe razıydılar. Seçim meydanlarında açık açık "Ya seçime yirmi tane parti giriyor amk, çarşaf gibi pusulayı dayıyorlar önünüze. Safi zarar ziyan. Bizim böyle denyoluklarla işimiz yok, tek başımıza düzlüğe çıkarıcaz bu ülkeyi" deyü atıp tutan adama oy vermek de haliyle çok mantıksız gözükmüyordu.<br />
<br />
1932 yılında seçimler yapıldı, Naziler yüzde 37 oy oranıyla birinci parti olmayı başardı. Sonucu aldığı gibi de büyük bir sevinçle o zamanın devlet başkanı Paul von Hindenburg'un kapısını çaldı Hitler: "Babuş rakamlar ortada, izninle şansölye olmak istiyorum." Başta "Şansölye ne demek amk?" diye düşünen Hindenburg, daha sonra bunun Almanya'da bildiğin "başbakan" anlamına geldiğini anımsadı. Lakin kafası biraz çalışan reis-i cumhurun Hitler'e yanıtı netti: "S.ktir git lan ruh hastası. Sana üç kuruş para emanet etmem, ülkeyi mi emanet edicem? Kuru ekmek yiye yiye bizim halkın beyni de ekmeğe dönmüş, sana yüzde otuz küsür oy vermişler. Hade naş."<br />
<br />
Yanıt netti ama, başkanın üzerinde bir baskı olduğu da gerçekti. Kendisi istemese de, yakınında kıyısında kim varsa Hitler'e bir şans verilmesi taraftarıydı. "Paul iyi hoş diyon da, bundan kötü ne olucaz be olum? Peşine üç beş adam takarız mecliste, kafasına göre at koşturamaz. Bi deneyek be hacı?" ısrarlarına daha fazla dayanamayan Hindenburg da, "İyi lan ne bok yerseniz yiyin" diyerek, Nazi iktidarının önündeki son potansiyel engeli de kaldırıverdi. 1933 yılının Ocak ayına geldiğimizde, iki yazı öncesinin sürüngen gazisi Adolf Hitler, şansölye olmuş idi. Başbakan yane...<br />
<br />
s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-47216176400592562292012-11-28T20:33:00.001+02:002012-11-28T20:43:36.024+02:00Nazi Exclusive - Part II: Dayak..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6LwlzExw_oQM1Prdla47XJg20cKs0I94JumVDExTbW6q9stBoGx8BN4EPqxU1UkuyiNVgQ0t0ENygd17jL_ANCiiYqg5MyBoi6MBnTK0UrBxo4E3-tDdQ6pPgaTVL15rUenPgfghO2-jt/s1600/2-+zopa.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6LwlzExw_oQM1Prdla47XJg20cKs0I94JumVDExTbW6q9stBoGx8BN4EPqxU1UkuyiNVgQ0t0ENygd17jL_ANCiiYqg5MyBoi6MBnTK0UrBxo4E3-tDdQ6pPgaTVL15rUenPgfghO2-jt/s320/2-+zopa.jpg" width="320" /></a></div>
Ne dedik? Birinci Dünya Savaşı gazisi Hitler bir hışımla Alman İşçi Partisi'ne girdi, girmekle kalmayıp liderliğe yükseldi, partinin adını da Nazi Partisi'ne çeviriverdi. Sene 1921.<br />
<br />
O dönemde ajlığın sefaletin de verdiği gazla, bir ton sağcı parti kurulmuştu Almanya civarında. Hepsi de özetle Versailles Antlaşması'nın orospu çocukluğundan başka bir şey olmadığını, bu durumun müsebbibinin de Yahud piçleri olduğunu iddia ediyordu. Lakin daha önce de bahsettiğimiz üzere, Adolf'un ikna ve hitabet sanatına yatkınlığı; Nazileri bir adım öne çıkarıyordu. Sol cenahta Mustafa Sarıgül tadında bir lider çıkmamasının da etkisiyle, o dönem pek çok Bavyeralı, "Tabii canım zaten ben de hep Alman ırkının üstünlüğüne inanmışımdır, zaten g.tümüze giyecek donumuz yok bari Almanlığın ekmeğini yiyelim .mına koyiim" düşüncesiyle parti saflarına katıldı. Birinci Dünya Savaşı kahramanlarından Hermann Göring'inden, cahal köylü Heinrich Himmler'ine kadar...<br />
<br />
1923 senesinde, Fransız kuvvetleri, Birinci Dünya Savaşı'ndan kalma borçlarını ödeyemeyen Almanlara bir tekme daha atarak, ülkedeki Ruhr bölgesini işgal etti. Takdir edersiniz ki bu durum bizim Nazi piçlerini zıvanadan çıkardı. Hitler, hemen üyeleri toplayıp, "Beyler bu işin boku çıktı. Toparlanın .mına koyiim, Berlin'e gidiyoruz, yönetimi devralıcaz. Beşerli gruplara ayrılın, adam başı sekiz yuro'ya denk geliyormuş tren." anlamına gelen bir nutuk attı. Bir hışımla Hauptbahnhof'a doğru vurucu tim gibi ilerleyen denyo Nazilerin çevik kuvvet tarafından durdurulması pek de uzun sürmedi tabii, kolay mı .mına koyiim öyle zaar gibi gidip devrim yapmak... "Hayırdır gençler nereye, hüviyetleri göreyim hele?" diye soran emniyet güçlerine cevab veremeyen Naziler, Münih'in göbeğinde ağır bi sopa yediler. Bazısı vurulup nalları dikti. O kargaşada birkaç polis de pıçaklanarak can verdi. Hitler? Ona bir şey olmadı ama, sonradan yargılanıp dokuz ay tıkılıverdi kodese...<br />
<br />
1920'leri yarılarken, sefalete tahammülü kalmayan Alman devleti, tıpkı bizim Demokrat Parti tadını yakalayarak Amerika'dan alınan borçlarla birazcık soluklandı. Bir somun eppeğin bir milyon mark'a satıldığı fantastik dönemler geride kaldı, enflasyon düştü. Bir de o dönemde, Türkçeye "kepazeler" olarak çevirebileceğimiz "Wandervogel" deyü bir gençlik hareketi peydah oldu. Birtakım isyankâr gençler çadırlara yerleşmiş, burjuva hayatını reddetmiş, bütün gün sulusuyla kurusuyla hippi tadında bir serseri hayatı yaşamaya başlamıştı. Bu denyoların çoğunun, bir zaman sonra Nazi Partisi Gençlik Kolları'na üye olmasına şaşmamalı...<br />
<br />
Naziler şöyle yükseldi böyle büyüdü diye anlatıyoruz ama, o dönemde Bavyera'nın ötesinde bunları pek s.kleyen olmadığını da belirtmek gerek. Nitekim, 1928 yılında girilen seçimlerde 2% kadar oy alıp HEPAR tadını yakalayan Naziler, ülke çapında bir taşak konusu olmaktan öteye geçemedi. Lakin seçimlerden kısa süre sonra patlayan meşhur küresel ekonomik kriz, Amerika'nın "Kanka size bi miktar para vermiştim hatırladın mı?" diye kapıya dayanmaları; Almanya ekonomisinin ebesini bu kez daha da kötü s.kiverdi. Lale Devri sona erdi. Halk artık, "Eaağmna korum böyle demokrasinin, acız ulan ac! Başka şeye benzemez ki bu" diye homurdanmaya başladı yavaştan...<br />
<br />
s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-51592551092462002002012-11-26T20:52:00.000+02:002012-11-26T20:52:09.692+02:00Nazi Exclusive - Part I: Kuruluş..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVtdB5oW46mnVcI-Cmt40sgFB1kvwc9XFtGUo60W7VOKTtgwqZ9YISnpk3gsmABtwX2Qbcp0lvkVD4rLbGXEG0IEuptao0zfl9_B-pLHj2gUlzMZf89QVKbGSyDCumOIm-D7QlZhAw3alX/s1600/1+-+kurulu%25C5%259F.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVtdB5oW46mnVcI-Cmt40sgFB1kvwc9XFtGUo60W7VOKTtgwqZ9YISnpk3gsmABtwX2Qbcp0lvkVD4rLbGXEG0IEuptao0zfl9_B-pLHj2gUlzMZf89QVKbGSyDCumOIm-D7QlZhAw3alX/s400/1+-+kurulu%25C5%259F.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Efendim "Ne oldu da bu Nazi piçleri ortalığın .mına koydu" sorusuna yanıt bulmak için, bizim önce tee Birinci Dünya Savaşı zamanlarına gitmemiz gerekiyor. Birinci Dünya Savaşı, lise TARİH 1 kitabından bildiğimiz üzere, 1914-1918 arası devam eden ve "Almanlar yenildiği için bizim de yenik sayıldığımız" savaş. Heh. Bizi s.ktir et şimdi, Almanlara dönelim.</div>
<br />1918'de daha Alman askerleri düşman bölgelerinde it gibi savaşırken, bir anda ateşkes kararı alındı ve savaşı kazanacağız diye g.tlerinden ter akıtan askerlere, "Beyler toplanın savaş bitti, evlere dağılıyoruz, hadi bekleme yapmayın" haberi geldi. Bir yandan iyi haber tabii. Öte yandan, askerlerin, "Asker var savaş yok, savaş var asker yok, eeağmıagoym" gibi Gökmen Özdenak tadında bir sitemde bulunmaları da kaçınılmaz. Sen git evinden uzakta senelerce savaş, üç kuruşluk toprak kazanıcaz diye bütün kankalarının mort olmasına tanıklık et; sonra bir anda "Haydi beyler eve, savaş bitti, demokrasi geldi" Oldu canım... Zor tabii sineye çekmek.<br /><br />Yorgun argın savaştan dönen Alman askerleri, eş-dostun ajlıktan kırıldığına tanıklık edince iyice kafayı sıyırdılar tabii. Savaş sonrası ekonomisi s.kilen Almanya'da millet sokakta sürünür hale gelmiş idi. Yok öyle şimdiki gibi "Abi Almanya medeniyetin beşiği, ulaşım çok gelişmiş bi kere" geyiği.<br /><br />1917'deki Sovyet devriminden ilham alan bazı tezcanlı Münihli gençler de, "Beyler biz de Münih'te böyle Sovyet stayla bir yönetim benimsersek kriz mriz kalmaz. Zaten komünizm en güzeliymiş olm, herkes eşit oluyormuş" gazıyla Bavyera'yı ele geçirmeye niyetlendi. Lakin hükümet tarafından görevlendirilmiş askerler, "S.ktirtmeyin lan komünizminizi, zaten başımıza ne geldiyse sizin yüzünüzden geldi" diyerek bu tezcanlı gençleri bastırdılar. Bu dönemde 500 küsür Münihlinin can vermesi, devrimci gençlerin çoğunun Yahudi olması gibi faktörler; zaten savaş mavaş sinirleri bozuk olan pek çok Almanın komünistine ayrı, yahuduna ayrı ayar olmasına yol açtı.<br /><br />"Başımıza ne bok geldiyse yahudi itlerinden geldi" mantalitesini bir hayat tarzı haline getiren Birinci Dünya Savaşı gazilerinden Münihli Ernst Röhm, "Bu ülke için seve seve" diyerekten, üç vesikalığı ve ikâmetgahını kaptığı gibi Alman İşçi Partisi'ne kaydolmaya gitti. Sene 1919. Kayıt kuyruğunda kendisi gibi "Tabii canım skiim yahudunu da komününü de size bişey olmasın" diye atıp tutan bir başka savaş gazisine rastlayan Röhm; hem yahuda birlikte küfretmek, hem de sıranın ön tarafına kaynak yapabilmek adına yanladığı 30 yaşındaki bu genç adamla hemen kaynaştı. Zaten "bir başka gazi", "bu adam" diye kastırarak anlattığımdan, artık bu adamın Adolf Hitler'den başkası olmadığını hepimiz anlamışsınızdır herhal...<br /><br /><a href="http://hafif-tarih.blogspot.com/2009/03/ikinci-dunya-savas-hitler-part-i.html">Seneler evvel bahsettiğimiz üzere</a>, Hitler ressam olmayı becerememiş, savaş sonrası da milliyetçi duygularla İşçi Partisi'ne katılmış bir adam. Kendisi gibi savaştan sonra rahat duramayıp siyasete atılan denyo savaş gazilerinden ayrılan yönü, manyak bir belagat yeteneğine sahip olması. Zaten ressam adam içine kapanık olur .mına koyiim, o zamandan belliymiş bu herifin kaderi. Neyse. Bu yüksek belagat ve ikna kabiliyetiyle, savaştan beyni hoşafa dönmüş diğer parti üyelerini kafalaması çok zor olmadı Adolf'un. Kısa sürede parti liderliğine ulaştı, partinin adını da yahud düşmanı oldukları iyice belli olsun diye "Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi" yaptı. "O ne .mına koyiim destan gibi, şöyle ANAP gibi kısa bi isim bulak buna" ısrarlarıyla kısa zamanda Nazi Partisi adını alan oluşum, Alman siyaset sahnesine "Alman değilsen ocak dışısın" gibi fantastik bir ideolojiyle giriş yaptı.<br /><br />s.<br />s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-52322666318783937072012-11-25T02:13:00.000+02:002012-11-25T02:15:02.594+02:00Pek yakında..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEJTVp0aPupIbL5KxaWme7VVLiQUWWQJwOpSgNVubwBosHpzYZ2_bub5lQtn2uLfeFDzt7efzmMn7EpHSi9OVB4Ae7-Kc-DGYt_uEJB8VuG7iAdwI9ISpeuiR16Fya9cXVIDolFVTUHUOl/s1600/hitler.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEJTVp0aPupIbL5KxaWme7VVLiQUWWQJwOpSgNVubwBosHpzYZ2_bub5lQtn2uLfeFDzt7efzmMn7EpHSi9OVB4Ae7-Kc-DGYt_uEJB8VuG7iAdwI9ISpeuiR16Fya9cXVIDolFVTUHUOl/s320/hitler.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Avrupa'nın göbeği. Koca Almanya. Bildiğin rönesans mönesans yaşamış, cillop gibi ülke.</div>
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiekyE0VCoy9J4ErPRkxktt9KYVQmVrMiRAYPozJlk336YQUTTdYWkfIsIyMieN60V3u-sTyN0B_f8DSeRdYVVodSG0W_fN7NwCm7LTVBEZfrL9ytaBTGESGa9PbZWGrXp71zlRTzYijUXw/s1600/himmler.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiekyE0VCoy9J4ErPRkxktt9KYVQmVrMiRAYPozJlk336YQUTTdYWkfIsIyMieN60V3u-sTyN0B_f8DSeRdYVVodSG0W_fN7NwCm7LTVBEZfrL9ytaBTGESGa9PbZWGrXp71zlRTzYijUXw/s320/himmler.jpg" width="320" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
E peki nasıl oluyor da milyon tane Alman; emo saçlı, cücük bıyıklı bir denyonun peşinde yıllar boyu savaşlara sürükleniyor?<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlNc3nwpOad4cvfoqbxWvi_OuTs3ohwjkOJ6wySF1PJlkUmlohpR1cyW9M6A1PVDcCUiAf8jSxf3NxKZY6SpXYoOUx5VFpOh1wN27zN_h_IAYvS6nde-F4F8xmfHlvtwSvjYSanORnNalV/s1600/goebbels.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlNc3nwpOad4cvfoqbxWvi_OuTs3ohwjkOJ6wySF1PJlkUmlohpR1cyW9M6A1PVDcCUiAf8jSxf3NxKZY6SpXYoOUx5VFpOh1wN27zN_h_IAYvS6nde-F4F8xmfHlvtwSvjYSanORnNalV/s320/goebbels.jpg" width="320" /></a><br />
Pek yakında burada.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidTd06bDVNUWC_fxNzOlM_fuK3PJMZTTaXLmL5WFZPEP0nmwX4uZgkB2_CvVrHs4qgPvN69FNj4nilQxsRB8eWjaRRKI1LHN29zJaKVuyqTVhfnNQ9zdUn-7cjdRB7EsNQ9Npm8ZtWnSVi/s1600/banner1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="63" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidTd06bDVNUWC_fxNzOlM_fuK3PJMZTTaXLmL5WFZPEP0nmwX4uZgkB2_CvVrHs4qgPvN69FNj4nilQxsRB8eWjaRRKI1LHN29zJaKVuyqTVhfnNQ9zdUn-7cjdRB7EsNQ9Npm8ZtWnSVi/s400/banner1.jpg" width="400" /></a><br />
<br />
s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-74906139632695577712009-11-14T13:39:00.012+02:002009-11-14T14:43:24.521+02:0027 Mayıs - Final..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3w7OI0v8uw-QV3LL7lTgCALRo0SyRLNZhtufUSaaJe_mVPMDzV-lv3BGa3Ii3nzkn5mQhJxSYt5A241Y0YJSaRnD0cMQcjHhG5gPsFdj8wCD3dR2Fu_xC0wI9kmruoI1wD1FNY64oHTFN/s1600-h/%C3%B6l%C3%BCm1.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 374px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3w7OI0v8uw-QV3LL7lTgCALRo0SyRLNZhtufUSaaJe_mVPMDzV-lv3BGa3Ii3nzkn5mQhJxSYt5A241Y0YJSaRnD0cMQcjHhG5gPsFdj8wCD3dR2Fu_xC0wI9kmruoI1wD1FNY64oHTFN/s400/%C3%B6l%C3%BCm1.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403936216017396162" /></a><br />"..Toplantının sonucunda, "4'ünü asalım, gerisine müebbet versek olur ya yazık." kararı çıktı. Asılmasına karar verilen 4 isim; Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan, Adnan Menderes ve Celal Bayar idi.."<br /><br />Efendim Menderes dışındaki 14 mahkumun asılmak üzere İmralı'ya postalandığını söylemiştik hatırlarsınız. Bu 14 isim yukarıdaki karardan haberdar değiller tabii, "Sıçtık lan ölücez hepimiz." diye geziyorlar. Bu esnadaki bir diğer gelişme ise, Bayar'ın idam kararının da "Ulan kaç yaşında adam zaten ölüp gidicek 3-5 yıla." diye düşünülerek müebbete çevrilmesi oldu. Bütün duruşmalarda sklemez tavırlarıyla dikkat çeken Bayar, idamdan da bir güzel yırttı yani.<br /><br />15 Eylül gecesi mahkumlar tırsa tırsa uykuya daldılar. 16 Eylül 1961 sabahı, koğuşlarda iki büklüm uyuyan 14 DP'liden ikisi "Şşşt kalkın lan kalkın." diye uyandırıldı. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan. "Noluyo lan afyonumuz patlamadan." demeye kalmadan; ikiliye beyaz önlükler giydirildi, hüküm özetleri boyunlarına geçirildi. Dışarıya götürüldüler. Asılıverdiler.<br /><br />Sabah diğer DP'liler uyanınca etrafta "Lan Hasan'la Fatin nerede ya?" yükseldi tabii. Kısa süre sonra görevliler koğuşlara gelip "Uyanın lan keraneciler, hadi iyisiniz ha yırttınız idamdan hehehe." diyince, durum anlaşıldı. İki infazın gerçekleştirilmesinin ardından, Amerika'sından Fransa'sına tonla ülke arayıp "Lan olm napıyosunuz ya, bari Menderes'i asmayın." diye seslendi. Cemal Gürsel de ne yapsın zavallı, "Hafız ben napayım ya, bu Milli Birlik çılgına bağladı söz geçiremiyorum heriflere." diye dert yakındı. Artık kimsenin elinden bir şey gelmiyordu yani.<br /><br />O esnada Menderes Yassıada'da hasta yatıyor, dünyadan haberi yok tabii.. Sürekli içinden "Kafamı skiim ya, Aydın'da tarla ekiyorduk şu geldiğimiz hale bak lan." düşünceleri geçiyor. Hastalığının geçmesinin ardından, bir gün sonra, 17 Eylül sabahı, ona da "Hadi genç kalk gidiyoruz." emri geldi. O da gemiye bindirildi, İmralı'ya yollandı. İmralı'da jetonu düşen Menderes de aldı kağıdı kalemi geriye bir mektup bıraktı tabii. Kimseye kırgın olmadığını söyledi. Son isteğini sordular, "Farmville'e giremedim kaç zamandır, çilekleri bi toplayıverin." diye rica etti. Sonra götürdüler asıverdiler onu da. <br /><br />***<br /><br /><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 187px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRbOSBuCo8od2UbV7hgtOAdjpBAOrbrTR-T0Adba6xQU-6zSyYHdCf8Qe4OjgMkgE6BG7ienPMQRrq8RPbscUAmwxRghEo411TDB6zkMrVZCHfdh6RCJ-Ce4sFx6XVb0WxiCBmQehU02zA/s200/bayar%C3%B6lmez.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403937095952433890" />Efendim 12 Haziran'da başladığımız 27 Mayıs serüvenini 5 ay sonra, 14 Kasım'da bitirmenin buruk sevinci içerisindeyim. Aylardır "Bayar şöyle Menderes böyle." diye atıp tutmalarımı sabırla takip eden herkese teşekkür ederim. Bitirmeden önce belirtmek istediğim bir nokta var. "Ulan yaşlı adam." diye idamı affedilen Bayar, kararın ardından Kayseri Cezaevi'ne yollandı. 2-3 sene kadar yattı. Yine "Ulan yaşlı adam." diye serbest bırakıldı bu sefer. <br /><br />İşte o "yaşlı adam" da 1986 yılında 103 yaşında öldü ya, ben daha ne diyeyim. Adam biraz daha dayansa bunları da okuyacakmış. Takdir ediyorum. Bu öykünün tek kazananı odur bence. Bir sonraki tarihsel hikâye dizimize kadar esenlikler dilerim.<br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-8481890766642496752009-11-07T13:05:00.008+02:002009-11-07T14:33:07.437+02:0027 Mayıs - Karar..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis-cfeUUOgRoRtIyBlHE6b4p-GaZLdgGRbr9LIyFVhKWP8BsJH7qbIfr-QqwN47_IGBv7-NJrdZEhfAKF-ruY5IqDYynThFr3KKGQWaNM64EPUjvbvuyRErhV0cazoUGqRJla6b83efSv8/s1600-h/karar.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis-cfeUUOgRoRtIyBlHE6b4p-GaZLdgGRbr9LIyFVhKWP8BsJH7qbIfr-QqwN47_IGBv7-NJrdZEhfAKF-ruY5IqDYynThFr3KKGQWaNM64EPUjvbvuyRErhV0cazoUGqRJla6b83efSv8/s400/karar.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5401336230936807090" /></a><br />"..Efendim köpek bebek dedik ama, davalar sonradan kızıştı tabii. Yok yolsuzluktur yok 6-7 Eylül'dür derken, DP'lilere cezalar girdikçe giriyordu.."<br /><br />Dediğimiz gibi, başlangıçta köpek davası bebek davası diye kıldan tüyden davalarla moral bulan DP grubu; günler geçtikçe, duruşmalar sürdükçe yusuf yusuf olmaya başlamıştı. Duruşmaların hakimi Salim Başol, "Şimdi Celalcim 6-7 Eylül'ü siz düzenlemişsiniz diyolar ne iş?", "Adnancım şu olayın arkasında sen varmışsın be hafız?" gibi sorularıyla DP'lileri daraltmaya başlamıştı.<br /><br />Bu duruşmalar esnasında Adnan Menderes her zaman alttan alan, tırsan, "Eheh haklısınız be hakim bey." diye ezik cevaplar veren taraf olmuş; diğer tarafta Bayar ise "Mahkemenizi zerre kadar sklemiyorum." tadındaki cool tavırlarıyla dikkat çekmişti. Hâl böyle olunca bir noktadan sonra suçlamaların hedefi Menderes oldu efendim. Sınıfın ezik çocuğu gibi durmadan üstüne gelinen Menderes puan kaybederken, sınıfın piçi Bayar karizmasına karizma katıyordu. Bayar'ın Facebook hesabındaki "Arkadaşının ne mal olduğunu öğren." testinde de "<em>Adnan davalardan çok pis tırsıyor." </em>çıkması bunu doğrular nitelikteydi.<br /><br />Aylaar aylar geçti efendim. Duruşmalar devam etti. Ankara'da "DP'nin devamı" olarak yola çıkan Adalet Partisi kuruldu. DP'liler adada yıprandıkça yıprandı. Sonunda 1961 yılının Eylül ayında kararların açıklanma zamanı geldi. Vekiller tek tek kürsüye geldi. Sonuç olarak; aralarında Bayar ve Menderes'in de bulunduğu 15 kişiye idam, geri kalanların da çoğuna müebbet hapis cezası verildi. İdam kararı okunurken bütün vekillerin götü atarken, Bayar'ın yine rahat tavırlarıyla eliyle "Hassktirin ordan." işareti yaptığını belirtmeden geçemeyeceğim sevgili okurlar.<br /><br />Karardan sonra Menderes dışındaki 14 idam mahkumu, bir geminin ambarına tıkıştırılıp İmralı Adası'na doğru postalandılar efendim. Bayar orada da "Olm bi gülün lan, ne somurtuyosunuz beyler eheh." diye "İdamı midamı da sklemiyorum." tavrını sürdürdü. Artık DP'lilerin hayatı bizim Milli Birlikçilerin bir lafına bakıyordu efendim. Cemal Gürsel komiteyi topladı. "Olm napalım lan öldürelim mi öldürmeyelim mi ben de bilemedim?" diye sordu. Toplantının sonucunda, "4'ünü asalım, gerisine müebbet versek olur ya yazık." kararı çıktı. Asılmasına karar verilen 4 isim; Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan, Adnan Menderes ve Celal Bayar idi.<br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-407995634730479932009-10-30T16:18:00.007+02:002009-11-07T14:33:07.437+02:0027 Mayıs - Köpek & Bebek..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis3oabjq8WfqFYIcAqsDfmWtyVNLRTNhCX4lV42x3W7UfTEyeYY67IrW2Dzc1QuaZ_E2kCb-BsFmuzj6KRlSjZX0IkYeTtvvRsohtRoXSlu9ESd90yoie4lu_lMGrPTGGuntptYx32XN7U/s1600-h/fonfon.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis3oabjq8WfqFYIcAqsDfmWtyVNLRTNhCX4lV42x3W7UfTEyeYY67IrW2Dzc1QuaZ_E2kCb-BsFmuzj6KRlSjZX0IkYeTtvvRsohtRoXSlu9ESd90yoie4lu_lMGrPTGGuntptYx32XN7U/s400/fonfon.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5400677402569858834" /></a><br /><br />"..Dediğimiz gibi, daha bunun yargılaması var bir de. Onun için de mahkeme kuruldu. Vapurlar tonla gazeteciyi adaya getirdi. Duruşmalar başlayacaktı artık.."<br /><br />Efendim öncelikle hepinizden özür diliyorum. Önce, neredeyse 15 gündür duruşma muruşma diye sizi oyalayıp bir bok yapmadığım için; daha sonraysa yukarıdaki olmayan çizim için. Şu anda teknik imkansızlıklardan ötürü çizim yapıp koyamıyorum. Yapabildiğim zaman dolacak orası söz. Valla bak.<br /><br />Neyse ne diyordum. Duruşmalar işte. Beş yüz kişilik tam takım DP kadrosu yargılanacaktı artık. Spor salonundan çevrilmiş mahkeme salonunda da, çılgın bir maç atmosferi var. Hem vapura atlayıp evinden gelen insanlar, hem de manyak bir medya ordusu. İşte bu fantastik atmosferde, DP'liler sırayla çıkış tünelinden girmeye başladılar. En önde Bayar, sonra Menderes, sonra diğerleri. Yoklamalar alındı, DP'liler oturdu, duruşma start aldı.<br /><br />Tonla ayrı dava var ortada ama, ilk dava köpek davası idi. Efendim neymiş; Celal Bayar kendisine beleşe gelen bir köpeği Atatürk Orman Çiftliği'ne deli paraya sattırmış da, gelen parayla da köye çeşme yaptırmış. Mahkeme böyle sikko bir iddiayla açılınca, Bayar da kürsüye gelip "Yargıç bey ne diyonuz allaşkına ya." diyerek tepkisini ortaya koydu. İçinden de "Ohoo babuş hepsi böyleyse bu davaların yırttık valla." diye geçiriyordu. Yine de Bayar bu davadan 4 seneyi yiyiverdi efendim.<br /><br />İkinci dava ise, bebek davasıydı. Neymiş? Menderes, yasak aşkından doğan yavrucağını "Aman hacı kepaze olmayalım." diye doğar doğmaz öldürüvermiş. Eşşek kadar mahkeme, ikinci sikko davasını da ortaya koymuş idi böylece. Menderes "Ya yok öyle bişey çocuk göbek bağına dolandı ölüverdi valla billa ya. Kendi çocuğumu mu öldürücem ne diyonuz ya." diye isyan etti ve bir güzel de beraat etti. Mahkeme darbe üstüne darbe yiyordu.<br /><br />O sıralarda Ankara'da da çalkantılı durumlar vardı. Darbenin esas çocukları, Cemal Madanoğlu ve ekürisi, "Bir an önce seçim yapalım da sktir olup gidelim artık kışlalara, bi boktan anladığımız yok hükümet mükümet." diye düşünüyordu. Öteki tarafta da Alparslan Türkeş ve Şürekasına ihtilal tatlı gelmişti. "Eheh durun iki eğleniyoruz ya." diye devlete yapışıp kalmışlardı. Tabii forsu daha yüksek olan Madanoğlu, Türkeş ve beraberindeki 13 kişiyi yurt dışına saçma sapan görevlere sürüverdi. Biri elçilikte bahçıvan oldu, öteki odun kesmeye gitti. İhtilalciler kendi içlerinde sürtüşmeye başladılar.<br /><br />Efendim köpek bebek dedik ama, davalar sonradan kızıştı tabii. Yok yolsuzluktur yok 6-7 Eylül'dür derken, DP'lilere cezalar girdikçe giriyordu. Bir yandan orada işler kızışır, bir yanda darbeciler atarlanır. Bitiyor bak dur neler olacak.<br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-43028176505922543652009-10-17T11:56:00.003+03:002009-11-07T14:33:07.438+02:0027 Mayıs - Düşükler..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHehoJb6fp3lt-qI1y6pOBvpcNT8VN_Qm97qrJcEXbYZpxxbbFGUXFODgj7zQ76dXrvTY0LAOi_lr6OxgowZdBfL4DBrJdl4jybsw85WWcnTp6mwNR0E8pmjiidmVbLZcUYYqMhz45-qbc/s1600-h/camera.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHehoJb6fp3lt-qI1y6pOBvpcNT8VN_Qm97qrJcEXbYZpxxbbFGUXFODgj7zQ76dXrvTY0LAOi_lr6OxgowZdBfL4DBrJdl4jybsw85WWcnTp6mwNR0E8pmjiidmVbLZcUYYqMhz45-qbc/s400/camera.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5393506222397402354" /></a><br />Hatırlarsınız, başta Adnan ve Celal olmak üzere 500 küsür kişilik DP ekibi komple Yassıada'ya yollandı. Hikâyemizin kalan kısmını da bu adadan takip ediyoruz.<br /><br />Efendim adada yurt tadında konutlar oluşturulmuştu. Menderes ve Bayar tek kişilik cillop odalara yerleştirildikten sonra, kalan vekiller ikişer üçer kişilik koğuşlara tıkılıverdi. Tabii bu sinirleri iyice gerdi. Zaten adamlar tam yaza girmişken, Çeşme'ye Bodrum'a akma planlarını yapmışken adaya tıkılmışlar; bir de "Banyoda kim var lan, beş saattir bekliyoruz olum!", "Fatin Rüştü'ye söyleyin bulaşıkları yıkasın sıra onda skerim valla." gibi tartışmalar yaşanınca işler iyice boka sardı.<br /><br />O sırada Ankara'da da Cemal Gürsel "Herbişeyin başkanı" ünvanını aldı Milli Birlik Komitesi'nden. Bir ay önce İzmir'de Ajaccio maçından parayı kırmayı beklerken, şimdi ülkeyi komple ele alıverdi. 1924 anayasası feshedildi, 1961 anayasası devreye girdi. Alınan bir diğer karar da, "DP'liler böyle komple yargılanacak." idi. Adada radyodur gazetedir hiçbir şey olmadığından ötürü zaten koca yazı Demet Akalın'sız Deniz Seki'siz geçiren vekillerin moralleri iyice bozuldu.<br /><br />Eylül ayına gelindiğinde halk arasında "Bu DP'liler çok kötü durumdaymış lan, sürünüyormuş herifler." söylentileri dolaşınca, askerler de çılgın bir çözüm buldu efendim. Yassıada'ya kameralar, mikrofonlar getirildi. Gecenin bir yarısı bütün DP'liler uyandırıldı. Plana göre "Aslında adada her şey çok şahane." mealine gelecek bir video çekilecek, daha sonra bu Facebook'tan çılgınca paylaşılarak halka gösterilecekti. Gece gece kalkan vekiller sanki adaya yeni gelmiş gibi gemiden indiler. Yürüdüler. Kantinde batak attılar. Koğuşlarda PES oynadılar. Normalde adada yapamadıkları ne varsa yaptırıldılar yani. Arkadan da "Bakın şerefsizlere nasıl eğleniyo keranacılar ba ba ba." diye bir ses videoya renk kattı. Her şey tamam olunca, video "Düşükler Yassıada'da - Kopma garantili XD.d.d" başlığıyla deli gibi paylaşıldı. Bu olay herkesten çok, 77 yaşındaki Celal Bayar'ın zoruna gitti tabii. "Ulan şu yaşımda yaptığım soytarılıklara bak, skerim böyle işi." diye düşünen Bayar, kemeriyle kendini boğmaya kalkıştı. Kurtarıldı.<br /><br />Efendim DP'lilerin son derece fantastik Yassıada günleri böyle geçiyordu işte. Dediğimiz gibi, daha bunun yargılaması var bir de. Onun için de mahkeme kuruldu. Vapurlar tonla gazeteciyi adaya getirdi. Duruşmalar başlayacaktı artık. <br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-86880434005309858022009-10-12T15:43:00.005+03:002009-11-07T14:33:07.438+02:0027 Mayıs - Yassıada..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhehRd31dnQnkOHhkS931lLzgW-XcqBRMZUySWZjnpb1NVNFpkZGH4AemcgZBDPB0KEpghkJi4wTJn0i65qF-TG0Jxc8JPQi5_CXR7gKZoqRmHAUPRx7Zi9h14OgTy7fP26K798EtYYCps/s1600-h/ada1.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhehRd31dnQnkOHhkS931lLzgW-XcqBRMZUySWZjnpb1NVNFpkZGH4AemcgZBDPB0KEpghkJi4wTJn0i65qF-TG0Jxc8JPQi5_CXR7gKZoqRmHAUPRx7Zi9h14OgTy7fP26K798EtYYCps/s400/ada1.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5391707498580692930" /></a><br />Hatırlayabileceğiniz gibi, darbe sonunda yapılmıştı. Her şey yolunda gitmişti, herkes tutuklanmıştı, şöyle süperdi böyle harikaydı; ama, şimdi ne yapılacağı konusunda kimsenin bir bok bildiği yoktu.<br /><br />İlk 1-2 gün herkes öncesini sonrasını takmadan çılgınlar gibi eğlendi. Daha sonraysa Cemal Madanoğlu ve diğer komutanlar "Olm ne yapıcaz lan koca ülke kaldı elimizde?" diye tribe giriverdiler. Madanoğlu diğer Milli Birlik Komitesi üyelerine "Lan şöyle üniversitelerden hocaları mocaları toparlayıp getirelim onlar yönetsin ülkeyi. Biz ne anlarız olm devlet mevlet." önerisini getirdi ve ülkenin dört bir yanından profesörler, hocalar toplanıp getirildi efendim.<br /><br />Hocalara da bu öneri getirildi ama, alınan yanıt olumsuz oldu. "Babuş iki integral çözdük diye devleti yöneticez diye bişey yok. Sizin yapmanız lazım bunu biz karışmayız." yanıtıyla sarsılan askerler, "Lan bari en azından yeni anayasayı siz hazırlayın, o kadar getirdik buraya sizi." diyerek orta yolu buldu. Böylece anayasayı kuracak bir "Profesörler Heyeti" kuruldu. İzmir'de İddaa oynamaktan bir hâl olan Cemal Gürsel de, subayların başına geçmek üzere Ankara'ya geldi sonunda.<br /><br />Şimdi Madanoğlu'nun "Biz ne anlarız lan devlet mevlet." tepkisinden bahsettik ama, diğer bazı tezcanlı subaylar "Hafız darbeyi biz yaptık ülke de bizim olsun." tribine girmişti. Hatta Madanoğlu yokken Gürsel'in yanına gidip "Paşam benim matematiğim iyi biliyo musun, Maliye Bakanı yap beni.", "Paşam beni de Dışişleri yap be hadi be hacı be." diye yaltaklanmaya başlamıştı bazıları. Tabii Cemal Madanoğlu bundan haber olunca; bu subayların bütün gün Facebook'ta Home'a basan öküzlerden başka bir şey olmadıklarını, bakanlıktan falan anlamayacaklarını Gürsel'e açıkladı. Bunun üzerine Gürsel'in devlet başkanı, birtakım sivil yöneticilerin de bakan oldukları kolpa bir hükümet; geçici olarak başa geldi.<br /><br />Efendim başta 10 yıldır iktidara aç İsmet Paşa olmak üzere, bazı askerler de "Hadi beyler hemen seçim yapalım hemen hemen." diye tribe girse de; öncelikli olarak tüm DP milletvekilleri, bakanları, Menderes ve Bayar'ın yargılanmaları kararlaştırıldı. Zaten o sırada CHP'den başka parti olmadığından böyle çakma bir seçimin lüzümü da yoktu. 400'e yakın DP'li toparlandı. Önce uçaklar İstanbul'a getirildiler. Ardından gemiye tıkılıp yeni yuvalarına yollandılar. Yassıada'ya.<br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-17814506428836345692009-10-05T17:50:00.009+03:002009-11-07T14:33:07.438+02:0027 Mayıs - Darbe..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipmQS8LAYL69UU9j1XxzPiqHQYZ2ID840y-JvRXBJLmHG_tSks_DmJ5zdSEe8yZhC4dOn89CSxVH0-acymX82M-NyzouwrHldF-6wzvSvZTgKq5dzkqqG0gwJXAQ0pjJ2bEMTal9F74fBe/s1600-h/t%C3%BCrk%C5%9F1.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipmQS8LAYL69UU9j1XxzPiqHQYZ2ID840y-JvRXBJLmHG_tSks_DmJ5zdSEe8yZhC4dOn89CSxVH0-acymX82M-NyzouwrHldF-6wzvSvZTgKq5dzkqqG0gwJXAQ0pjJ2bEMTal9F74fBe/s400/t%C3%BCrk%C5%9F1.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5389179873022001218" /></a><br />"..Tam o aralar üç-beş subaydan habersiz Genelkurmay Başkanlığı da "Arkanızdayız hafız biz Türk Ordusu olarak böyle komple." mesajı verince, iyice rahatladı Menderes, "Dur ben Eskişehir'e gideyim orada da coşayım." diye düşündü. Mayıs'ın da 25'i geldi artık.."<br /><br />Efendim artık 27 Mayıs dizimizde sonun başlangıcına geldik sayılır. Yukarıda bitirdiğimiz gibi, Menderes Eskişehir'e gitti. Havaalanında birtakım harbiyelinin pis pis bakışlarına ve Emre Belözoğlu tadında boğaz kesme hareketlerine tanık oldu. Çılgın atmak üzere çıktığı kürsüde mikrofonunun sesinin kesildiğini gördü. Pis pis şeyler olmaktaydı.<br /><br />O esnada Ankara'da da ihtilalci arkadaşlar "Beyler artık yapalım ya harbi." diye hazırlanmaya başladılar. Special Thanks kısmına Harbiyelilerin de yazılması şartıyla, Harbiye desteği de alındı. O güne kadar "Aman hacı bi gören olur." diye düşünüp yazılı bir plan yapmayan subaylar, "Darbe esnasında ne yapılmalı? 10 aşamada darbe şeması." mealinde kağıtlar çıkardı. Aslına bakılırsa plan mlan hepsi tıraştı. Birbirinden üşengeç subaylar her akşam yatarken "Amaaan daha ihtilale çok var ya." diye düşünüp bir bok yapmıyorlardı, her şey son gün belirlendi.<br /><br />26 Mayıs gecesi herkes uyurken, bizim elemanlar harekete başladı. Cemal Madanoğlu'nun planına göre önden üç-beş tank salındı. Geleceğin "başbuğ"u, o zamanın ihtilalcisi Alparslan Türkeş'e "Babuş senin sesin güzel, git radyodan ihtilal mihtilal bişeyler diyiver." emri verildi. Türkeş stüdyoya girdi, "Burası Ankaraa, ben DJ'iniz Alparslan. Bu soğuk Ankara gecesinde radyolarının başında beni dinleyenlere sesleniyorum: İdareyi ele aldık biz komple ordu olarak. Sıradaki şarkı da Menderes'e girsin ekihkiki." anonsuyla resmen ihtilali başlattı. <br /><br />O sırada Madanoğlu ve kankaları ordunun önemli kademelerine ulaşıp "Babuş biz ihtilali yaptık, gelin bir olalım." mesajını iletti, hemen hepsinden olumlu tepkiler aldı. Başbakanlık da dahil olmak üzere pek çok fantastik makam ele geçirildi. Araya üç-beş çatışma, tank sesleri girince; Çankaya Köşkü'nün de ışıkları yanıverdi.<br /><br /><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 346px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjL-Y3GI-a5l_I5Yp3au4cDJbFeHaU2cjrgFDbTVa7CVlKdr1zZVdSXNaRR7qrUdh-0y3E3QI5-5EN7dQubF_i7kL_e01qFdNFLYftLO8qxXANzDkNt9Vp2IhND2l6bWWlYN0Jm1C2-mVWA/s400/-fon.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5389180017267573666" />"Noluyo mına koyim ya akşam akşam." diye uyanan Celal Bayar ve şürekası, hafif tırsmışlardı haliyle. Bir sonra kapılarına askerler dayanınca, Bayar "Allah mısınız leaan, seçimle geldik seçimle gideriz şerefsizleeear!" diye çığırıp silahına dayandı, son anda durduruldu. Sabah oldu. <img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 299px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtB1Jf9oFPNoKIpNonm9TVpVQ82NGjdk4NnFghq-khkqvT0FkBblFGk2EtwRqDj9yIJ06Q0xdU8exzqH-yLFN_kL0S5Y0Yqh6KdiV5bAR1J-474MS6xnjybwfzSt2SvVR4Z0yOkTsKUmhb/s400/mentutuk.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5389181386856633506" />"Dur yaaa Eskişehir'den de Konya'ya gideyim bir de." diye dünyadan bihaber takılan Menderes'in peşine, uçaklar takıldı. Yolda yakalandı. "Lan noluyo." demeye kalmadan helikoptere bindirilip Ankara'ya götürüldü, yanındaki Hasan Polatkan ile birlikte.<br /><br />Sabahın gelmesiyle "DP'li avlıyoruz" şenlikleri kapsamında hemen hemen tüm milletvekilleri evlerinden alındı. Kara Kuvvetleri'ne tıkıldı. "Lan noluyo bi anda her şey bitti mi?" demeyin, valla öyle oldu. Bi gecede koydular çocuğu. Dur bakalım ne olacak şimdi. Asıl şimdi bak sen.<br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-33167877677427282022009-09-30T13:54:00.004+03:002009-11-07T14:33:07.438+02:0027 Mayıs - Mektup..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPJ92JRY77sdgfdi4WThZNf3ikMIjzfSHrRfO0N159EC1Fw-LxQ-LHUo3C-yuIUSknZdvSgknB1Mwx7Jj1xY3RFUje7VhsGiNRHlMQ13yHTcioTDT0dLUTxp2Rhadstdx6jkP113Pg27VR/s1600-h/mektup.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPJ92JRY77sdgfdi4WThZNf3ikMIjzfSHrRfO0N159EC1Fw-LxQ-LHUo3C-yuIUSknZdvSgknB1Mwx7Jj1xY3RFUje7VhsGiNRHlMQ13yHTcioTDT0dLUTxp2Rhadstdx6jkP113Pg27VR/s400/mektup.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5387233407897795218" /></a><br />"..O gün bizim Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel iyice bir gaza geldi. Oturup bir mektup yazmaya karar verdi. Mektubun yollanacağı isim de Adnan Menderes'in tee kreş yıllarından kankası, çiçeği burnunda Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes idi.."<br /><br />Mektubun içeriğini ise şöyle özetleyebiliriz: "Gençler sizin bu iktidarın boku çıktı artık. Sen Menderes'in kankasısın diye sana söylüyorum, git söyle seninkine istifa ediversin. Yeni kabine falan kurulur sonra. Ha bi de Celal Bayar da gitsin, Menderes onun yerine cumhurbaşkanı olsun. Onu seviyo millet şeker adam sonuçta. Hadi koş söyle Adnan'a."<br /><br />Efendim mektubu alan Menderes, ezik gibi hemen "Tamam istifa edeyim madem :(" kararı aldı. Lakin bu kararını açtığı Refik Koraltan kendisine "Sen ne diyon ya. Ne istifası olum saçmalama." diye bağırıp sert çıktı. "Bayar da delirir ha." diye iyice darlayınca Koraltan, Menderes istifadan vazgeçti. Tabii mektubu yazan Cemal Gürsel'e ne oldu? "Babuş sana üç ay izin veriyoruz Temmuz gibi dönersin." emri verildi. Temmuz'da döndüğünde de emekliliği gelecekti zaten. O aralar darbe hazırlıkları yapan bizim subaylar da tırsıp liderliği geçici olarak Cemal Madanoğlu'na verdiler, "Darbeyi yapınca getiririz Gürsel'i İzmir'den yaa." diye düşündüler. <br /><br />Efendim iki gün sonra, 5 Mayıs 1960'ta, Kızılay'da, bir eylem hazırlığı vardı. Saat 17 sularında Menderes ve Bayar havaalanından dönecekti. Plana göre, tam dönüş vaktine yakın marşlar söyleye söyleye Menderes-Bayar ikilisini daraltacaktı eylemciler. Tam da öyle oldu. Başbakan "Noluyo lan." diye arabadan inince tartaklandı. Neyse ki eylemcilerin dikkatini "Oha bakın lan bi milyona portakal suyu var, belediyenin hizmeti hem de ne garip lan." diye dağıtarak oradan kurtuldu. <br /><br />İyice daralan Menderes, "Gideyim 3-5 miting yapayım kendime geleyim ya." diye düşünerek, İzmir'e gitti. Orada kalabalık meydanlar "Heyoo Menderes." diye bağırınca neşesi yerine geliverdi. Tam o aralar üç-beş subaydan habersiz Genelkurmay Başkanlığı da "Arkanızdayız hafız biz Türk Ordusu olarak böyle komple." mesajı verince, iyice rahatladı Menderes, "Dur ben Eskişehir'e gideyim orada da coşayım." diye düşündü. Mayıs'ın da 25'i geldi artık efendim.<br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-54197651714115876112009-09-25T18:25:00.005+03:002009-11-07T14:33:07.438+02:0027 Mayıs - Cemal Aga..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_c5LrCVMepMAG_pUjfvNBLnVDLRAjwDLU7KtpKvAJl16t7JSU7L9YFOi22a05qVFg5SOhvEo4nRi7gdcI0VgLkWKySYgxmFW6UX8SfCrZNZyvLcXgNe9HyqX0rfiPywQdz58NuEO4cnDl/s1600-h/cemal1.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_c5LrCVMepMAG_pUjfvNBLnVDLRAjwDLU7KtpKvAJl16t7JSU7L9YFOi22a05qVFg5SOhvEo4nRi7gdcI0VgLkWKySYgxmFW6UX8SfCrZNZyvLcXgNe9HyqX0rfiPywQdz58NuEO4cnDl/s400/cemal1.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5385452070298292626" /></a><br />"..Devletin zirvesindeki bu mutluluk rüzgarları dururken, bizim üç-beş subayın "lider" arayışı ne alemde peki?.."<br /><br />Efendim şöyle ki, o sıralarda bizim bu subayların sevdiği bir adam var. Cemal Gürsel. Lakin bu Cemal Gürsel o sırada İzmir'de ordunun tırışkadan bir şubesinde müdürlük yapan bir korgeneral. İşi gücü de yok, bütün gün "Ajaccio maçı ne olur lan bu hafta." diye gezinip İddaa oynamaktan başka bir şey yapmıyor. İşte İzmir'de DP'den üst düzey yetkililerin de katıldığı bir yemek esnasında, Gürsel bu meramını dile getirdi. "Ya şu memlekete bir faydam dokunsun beyler. Tamam İzmir güzel şehir deniz felan ama, İddaa'ya para yatırmaktan iflahım gevredi burada. Bi çare buldurun be." diye yalvaran Gürsel'e sonunda "Tamam lan tamam bee." diye söz verildi. Konu Menderes'e açıldı. Cemal Gürsel, tırışkadan görevinden birden Kara Kuvvetleri Komutanlığına yükseldi.<br /><br />Dediğimiz gibi, bizim subaylar da az çok tanıyor Cemal Gürsel'i ordudan. O yüzdendir ki hemen gidip kendisine "Hacı bizim başımıza geç ihtilal yapalım." teklifi getirildi. Gürsel her ne kadar "Ya ben beceremem beyler emekli olucam zaten yakında" diye mırın kırın etse de, "Hayır." demedi. İlk aşamada en azından bizim subaylardan bazılarını üst mevkilere taşıması rica edildi. O da getirdi. Biraz nazlansa da, yeni lider bulunmuş gibiydi.<br /><br />Bu sırada DP grubu da bildiğiniz gibi, onu da yasaklayalım bunu da yasaklayalım diye takılıyorlar. Son çıkardıkları fantastik yasa da bunun bir örneğiydi tabii. Yasanın kısaca meali şuydu: "Şimdi biz bi komisyon kurucaz. Bu elemanlar muhalefet olsun basın olsun ne bileyim üniversiteler olsun her şeyi çılgınca yargılayacak. Ha onlar itiraz edebilecek mi. Tabii ki hayır dostum, tabii ki hayır."<br /><br />Bunun üstüne İnönü de kürsüye çıkıp "Gençler valla yarın öbür gün başınıza bişey gelicek, ben koca İnönü'yüm ben bile kurtaramayacağım sizi ha valla, anladınız siz." diyerek buz gibi bir ortam estirdi. Bunun üzerine İnönü 12 oturum ceza aldı. Kısacası artık ne basın vaar, ne muhalefet vaar, hiçbir şey yok.<br /><br />Efendim böyle kavga gürültü kargaşa derken, 3 Mayıs 1960 tarihine geldik. O gün bizim Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel iyice bir gaza geldi. Oturup bir mektup yazmaya karar verdi. Mektubun yollanacağı isim de Adnan Menderes'in tee kreş yıllarından kankası, çiçeği burnunda Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes idi.<br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-12762060646796713722009-09-22T11:54:00.004+03:002009-11-07T14:33:07.438+02:0027 Mayıs - Uçak..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiII9w-YEerKZjVFUSok3J4kGrSlE_n4S8Y-8iqkpH8A_cMZZ5dL9X95Vp38bEGa0h6pcoGOKeWjZhyWguHtJ0_Enx5aMxUuuwISFMwX8CLsva_wm_O2xUSRF5OsSCDJagF_gT6inycV8u1/s1600-h/thy.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiII9w-YEerKZjVFUSok3J4kGrSlE_n4S8Y-8iqkpH8A_cMZZ5dL9X95Vp38bEGa0h6pcoGOKeWjZhyWguHtJ0_Enx5aMxUuuwISFMwX8CLsva_wm_O2xUSRF5OsSCDJagF_gT6inycV8u1/s400/thy.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5384236867749818738" /></a><br />"..Yine bad triplerde iken bizim Menderes, 17 Şubat 1959 tarihinde birtakım temaslarda bulunmak üzere Londra uçağına biniverdi kendisi. Uçak kalktı.."<br /><br />Başlangıçta her şey güzeldi efendim. Menderes uçakta dostlarıyla makara yapıyor, "Havaalanları niye bu kadar pahalı lan. Geçen bi su aldım 2.5 milyon verdim. Sonuçta çok ucuzladı artık uçak biletleri yani 9 milyona bile bilet var, ucuz olsun bence." diye geyiğin dibine vuruyordu. Lakin Londra'ya gelirken kopan fırtına keyifleri kaçırıverdi. Pilot uçağın hakimiyetini kaybedince "Beyler ormana inicem yapıcak bişey yok." diyerek İngiliz semalarına indirdi uçağı paldır küldür. Dalları kıra kıra yere çakılan uçakta milletvekillerinden uçuş ekibine kadar 14 kişi öldü, Menderes ise şoka uğramış bir şekilde "Hassktiiiiir" diye uçağın dışına attı kendini. İki üç çizikle atlattı bu felaketi. <br /><br />Ertesi gün gazetelerde haber çıkınca büyük olay oldu tabii. Millet müthiş gaza geldi. Üç gün önce konuşulan ihtilalden mihtilalden eser kalmadı. "Başvekilimiz kurtuldu aman tanrım çok mutluyuz!" manşetleri süsledi gazeteleri. Menderes de içinden "Ulan uçak düştü bana yaradı ha." diye geçirmiyor değildi. Birkaç gün sonra Menderes Türkiye'ye döndüğünde havaalanında çılgın bir kalabalık sanki Beatles gelmiş gibi karşıladı başbakanı. Oradan geçilen tren garında da insanlar meksika dalgası yapıp başbakanı bekliyorlardı. Deli gibi mutluydu anlayacağınız bütün memleket.<br /><br />Garda bekleyenler arasında Bayar ve İnönü de vardı efendim. Ertesi gün orada burada "Bayar ve İnönü pişti oldu!" haberleri görmemek adına ikili hep uzak durdu. Trenden Menderes inince de İnönü'yle sarılarak "Buzları erittik biz bakın." mesajı verdiler. Uçağın düşmesiyle başlayan bu fantastik bayram havası, Bayar ve Menderes baş başa kalınca sona erdi ne yazık ki. Menderes'in kaç zamandır "Onu hapse atak bunu yasaklayak." diye çemkirmesi, Cumhurbaşkanı Bayar'ın da dikkatini çekmişti. Bu yüzden kendisine "Adnan sen böyle bi ay falan daha git Londra'da takıl bence. Hasta gibisin lan ne bileyim orda doktorlar iyi bakar. Ya gözüne gelseydi hehe." diye şakabaz bir teklif getirdi. Menderes içinden "Ulan Celaaal şu güzel ortamı bozuyosun, yer mi lan anadolu çocuğu. Beni gönderip yerime başkasını getireceksin he mii." diye geçirdi, "Yok hafız sağol." diye reddetti bu teklifi.<br /><br />Devletin zirvesindeki bu mutluluk rüzgarları dururken, bizim üç-beş subayın "lider" arayışı ne alemde peki? Onu da göreceğiz üç-beş güne.<br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-42545253825455033922009-09-18T12:13:00.004+03:002009-11-07T14:33:07.438+02:0027 Mayıs - Şüphe..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifJAhS2FTQlNazDEilcq1w7maSTpnLPhF4fehDJGFE0b4gMZFXA4nD8rZuN8_iLGyFd-v7VW4_DfKICgc62AgmVR1DqqeIE6SClk5YJa2Vz6LsxXfvkTEFA34t87XwImfAirWyygyJk3Yq/s1600-h/bayardarbedÅ.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5382810743639384258" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; CURSOR: hand; HEIGHT: 400px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifJAhS2FTQlNazDEilcq1w7maSTpnLPhF4fehDJGFE0b4gMZFXA4nD8rZuN8_iLGyFd-v7VW4_DfKICgc62AgmVR1DqqeIE6SClk5YJa2Vz6LsxXfvkTEFA34t87XwImfAirWyygyJk3Yq/s400/bayardarbed%C5%9F.JPG" border="0" /></a><br />Efendim 57 seçimlerinden sonra askerlerin iyice sinire kestiğinden falan bahsetmiştik. Hah. İşte onlardan biri de iki üç yazı altta bahsettiğimiz Faruk Güventürk idi:<br /><br />"..Faruk Güventürk bu buluşmada çok açık konuştu. 'Beyler burada Kurtlar Vadisi tadında gizli işler çeviriyoruz. İhtilal mihtilal şaka değil bunlar haa, kan alırlar bi taraflarımızdan, tırsan adam varsa gitsin babuş kırılmaca yok.' diyerek tavrını ortaya koydu. Arada 'Lan gitsek mi.' diye düşünenler çıksa da, rezil olmamak adına ses etmediler. İşte o gün, orada, ilk kez 'Bu ihtilal yapılacak!' yemini edildi efendim. Sonra akşam oldu, dağıldılar.."<br /><br />İşte bu Faruk Güventürk, seçim sonrası işin bokunu çıkartarak hükümetin Milli Savunma Bakanı'na "Hacı darbe yapsak ya be hadi be hacı be." diye bir teklif yapma kararı aldı. Anlayacağınız üç-beş subay diyip geçtiğimiz adamların gözü iyice kararmıştı. Buluşma ayarlandı, Faruk Güventürk çıktı bakan Şemi Ergin'in karşısına. Hiç lafı uzatmadı, "Şemi abi biz böyle darbe falan yapalım diyoruz seni de lider yapalım başımıza diyoruz, hadi be hacı be." diyerek niyetini açıkça ortaya koydu. Şimdi DP hükümetinin kendi bakanından "Ne diyon lan deyyus!" gibi bir tepki bekliyor insan di mi ama. Lakin Şemi Ergin hiç bozuntuya vermeden "Ehehe Faruğum iyi diyosun güzel diyosun da ben topluluk karşısında konuşamam be abi. Lider ruhu yok bende. Siz kendi aranızda ne yaparsanız yapın ama ben karışmam yani." diyerek hükümete bağlılığını gösterdi.<br /><br />Faruk Güventürk "Okey sağol." diyerek oradan ayrıldı. Şemi Ergin de pişkin pişkin Bakanlar Kurulu toplantısına doğru seyirtti. Toplantıda bir de ne görsün, binbaşının biri Menderes'in başında "Baboli dokuz tane subay darbe planları yapıyo akıllı ol." diye uyarılarda bulunuyor. Şemi Ergin yine olanca pişkinliğiyle muhabbete dalıp "Yaaaa olum benden iyi mi bileceksiniz lan yok öyle bişey takmayın şunu." diye işi tatlıya bağladı. Konuya kafasını takan tek insan, Celal Bayar olmuştu. "Ulan yılların Celal Bayar'ıyım, eminim bu işte bi bokluk var." diye şüphelere düşse de, diğerleri "Bişey olmaz yeaa." diye takılıyorlardı. O sıralarda Irak'ta da bir darbe gerçekleşip hükümet değişince, Menderes de tırsmadı değil. "Hasktir ya cidden darbe marbe oluyo demek böyle şeyler." diye düşüncelere daldı. Geçti ama sonra.<br /><br />O değil de CHP ne alemde o sırada? CHP, muhalefetin eşantiyon partilerinden Hürriyet Partisi'ni bünyesine katmış, kongreler mongreler yapıp güçlenen bir parti olup çıkmıştı bu yıllarda. Bir yandan "Darbe marbe" dedikoduları. Bir yandan CHP'nin atakları. Yine bad triplerde iken bizim Menderes, 17 Şubat 1959 tarihinde birtakım temaslarda bulunmak üzere Londra uçağına biniverdi kendisi. Uçak kalktı...<br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-74116206269763300812009-09-16T11:42:00.005+03:002009-11-07T14:33:07.439+02:0027 Mayıs - Bunalım..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc03M3AsH38IMiEjjn1s_rkQIKw-Ba358bvMeyh2JKpcnkoAs2wj9WrGcHuSZtHXffqNrSo1kkhMxLeUm90zQR_58wQxQastA3uClIfEYMJmWKGy0QjQmmkyYEibHV7jitYFQini7bDwN2/s1600-h/farmvl.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc03M3AsH38IMiEjjn1s_rkQIKw-Ba358bvMeyh2JKpcnkoAs2wj9WrGcHuSZtHXffqNrSo1kkhMxLeUm90zQR_58wQxQastA3uClIfEYMJmWKGy0QjQmmkyYEibHV7jitYFQini7bDwN2/s400/farmvl.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5382001470982729522" /></a><br />Hatırlarsınız 6-7 Eylül 1955 olaylarını geride bıraktık. Bu 1955'ten öncesini DP'nin "Heyoo her şey o kadar güzel ki." yılları olarak adlandırırsak, sonrasını da "Sıçıyoruz mütemadiyen." yılları olarak aklımızda tutabiliriz. Artık bu "kötü" yıllardan bahsedeceğiz.<br /><br />Bu 6-7 Eylül olaylarından sonra mecliste işler iyice boka sarmış idi. Vekiller "Bu ne rezalet ulan." diye bağıra çağıra arenaya çevirdi meclisi. Sürekli baş parmaklar aşağıda kelle isteniyordu. Hangi bakan çıksa "Kelle istiyoruuğz istifa eeet!" diye bağırmalar çığırmalar. Artık millet işin geyiğindeydi yani. <br /><br />Menderes için çok kötü dönemlerdi doğal olarak. Tribe girip bütün gün evine kapanıyor, Aydın'daki çiftçilik günlerini Farmville oynayarak yad ediyordu. Sonunda "Hacı böyle ot bok toplayarak bir yere varamayacağız." diye düşünerek, vekillerin istediği tavizleri vermeye karar verdi: Bakanların hepsini sktir etti, "Hepinize yeterim lan." diyerek tek tabanca takılmaya karar verdi.<br /><br />Sinire kesen Menderes yine fantastik yasalar çıkararak dikkatleri üzerine çekti. Yok efendim "Menderes hükümeti eleştirilemez.", yok efendim "Miting yapmak yasak." diye işin bokunu çıkardılar iyice. Sonunda olan oldu, partinin kurucularından Fuad Köprülü bile "Piuuu hacı uçmuş artık bu adam ya." diye düşünerek partiden istifa etti.<br /><br />Kan kaybetmeye başladığını anlayan Menderes, "Ulan dur ben şu seçimleri biraz erkene alayım da iyice düşmeden koyuvereyim çocuğu." diye düşünerek Ekim 1957'de genel seçimleri yapma kararı aldı. O sırada muhalefette CHP'nin dışında Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Hürriyet Partisi adında iki parti daha var. İsmet İnönü seçim kararının hemen ardından bu iki partinin genel başkanlarıyla bir araya geldi ve "Gençler seçime giriyosunuz da sanki oy alıcaksınız ya, eşantiyon gibi girmeyin seçime şöyle. Gelin güçlerimizi birleştirelim. Sonra gidiceksiniz yüzde bir falan alıcaksınız mına koyim." mealinde bir konuşma yaptı. Partiler anlaşmaya sıcak baksa da, Menderes "Öyle şey olmaz." diye yasa çıkarınca bu da patladı tabii. <br /><br />Aylaaar geçti böyle saçma sapan gerilimlerle. Mitingler falan filan. Sandık başına gidildi. Bu seçimde de birtakım tatsızlıklar yaşanmadı değil tabii. Örneğin daha oy verme saati bitmeden DP'nin radyodan "Aziz milletimiz, koyuyoruz çocuğu seçimde haberiniz olsun." anonsu yaptırması ortamı durduk yere gerdi. Sonuç? DP yine kazandı. Ama bu kez kıl payı. DP %48 oy alırken, CHP de %41'le coştu. Hatta diğer eşantiyon partilerle CHP'nin oylarını toplarsak DP'yi geçiyordu bile. <br /><br />Öyle ya da böyle DP yine kazanınca 1957'de, son ana kadar soğuk terler akıtan Menderes çok rahatladı. "Ohh 2-3 yıl daha garanti diye düşündü." Böyle düşününce de rahatlıkla "Devalüasyon yapıcaz hacı." kararı aldı. Meclis de bunun üzerine gensoru verdi: "Devalüasyon ne lan?" "Valla ben de tam bilmiyorum aslında." diyen Menderes, hemen Wikipedia'ya başvurdu:<br /> <br />"'Devalüasyon' sabit kur sistemlerinde ödemeler dengesi açık veren ülkenin ulusal parasının dış satınalma gücünün, hükümetçe alınan bir kararla düşürülmesidir. Başka bir deyişle devalüasyon, bir devletin resmi para biriminin diğer ülke dövizleri karşısında değer kaybettirilmesidir. Bu yolla ithal malları pahalılaşırken yerli malların fiyatı da aşağı çekilmiş olur."<br /><br />Millet yine açlıktan kırılacak gibi gözüküyor idi. Bizim geçen gün bahsettiğimiz askerler iyice sinirleniyor idi. İdi idi idi.<br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-32750296804704344782009-09-12T12:04:00.006+03:002009-11-07T14:33:07.439+02:0027 Mayıs - Güz Sancısı..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZpnlOV1db00fdkZJ3WTSww-ODkKfNKoXjgdFpiZyeoqcsQeYWHvM4lUnoX4tQTOiysJ1umD6IOzUQWOBas7UiOVSCjv1oSNXlsvS4UuG7x6_O80OLSGf43vFfZaoiGLbjh2X7y4Dqb-ZE/s1600-h/67eyl.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5380537084996899314" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; CURSOR: hand; HEIGHT: 400px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZpnlOV1db00fdkZJ3WTSww-ODkKfNKoXjgdFpiZyeoqcsQeYWHvM4lUnoX4tQTOiysJ1umD6IOzUQWOBas7UiOVSCjv1oSNXlsvS4UuG7x6_O80OLSGf43vFfZaoiGLbjh2X7y4Dqb-ZE/s400/67eyl.JPG" border="0" /></a><br />Elde olmayan sebeplerden ötürü verdiğimiz uzun aradan dolayı hepinizden binlerce özür diliyorum. Ulan ne olup bitti çoktan unutmuşsunuzdur ha şimdi. Neyse ben hemen özet geçeyim, 54 seçimlerinin ardından sıkıntılı bir döneme giren Menderes hükümeti; can sıkıntısından ona buna atarlanmaya başlamıştı hatırlıyorsanız. Bu pis dönemlerin akabinde 6 Eylül 1955 tarihine varmış bulunmaktayız.<br /><br />Şimdi efendim daha önce belirtmedik lakin bilmekte fayda var, o dönemlerde Kıbrıs Türklerine karşı çılgın bir baskı var. İkinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor hepsi. Şimdiki gibi Mehmet Ali Erbil gidip rulete takılamıyor. Pis bir ortam. İşte bu pis ortamı bir nebze olsun gevşetmek için de Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu Londra'da temaslarda bulunuyor, "Baba ne yapıcaz bu baskı işini." diye kapı kapı dolaşıyordu. Ancak aldığı cevaplar "Git lan Fatin diye isim mi olur zaten."den öteye geçemiyordu. Derken, 6 Eylül 1955 sabahı geldi çattı ve de İstanbul Ekspres adlı güzide gazete o sabah fantastik bir manşetle piyasaya sürüldü: "Atamızın evi bomba ile saldırıya uğradı!!!1"<br /><br />Neymiş efendim Yunanlar gitmiş de Atatürk'ün Selanik'teki evini çılgınca bombalamış, hasar vermiş. Haberin en ilginç yanı, baştan aşağı yalan olmasıydı. O sırada Selanik'teki ev kuzu gibi yatıyordu yani.<br /><br />Haberi alan "Kıbrıs Türktür Derneği" ileri gelenleri, halkı iyice bir gazladı bu haberin üstüne. Gazeteyi dağıtarak "Bakın lan bakın yavşaklar neler yapmış." diye ortalığı karıştırdılar. Sabahtan akşama dek halk iyice gazlandı, örgütlendi. Akşama doğru ise "Bu Rumlar İstiklal'de takılıyolar genelde oraya gidek yıkak dökek." kararı alındı.<br /><br />Efendim gerçekten de o dönemler orada sürüyle Rum dükkanı vardı. Bizim lavuklar da gecenin ilerleyen saatlerine dek o dükkanları yakıp yıkıp yağmalamakla uğraştılar. Koca İstiklal Caddesi'ni bit pazarına çevirdiler. Ne Burger King'in önünde bekleyenler, ne ıslak hamburger tıkınanlar kalmıştı gecenin ilerleyen saatlerinde sokakta. Ben kıt yazın kabiliyetimle tasvir edemeyeceğim şimdi, Google'dan falan aratın resimlerini ne bileyim. Filmi de var ya hani Güz Sancısı diye. Başlığı da oradan arakladım. Hehe. Neyse.<br /><br />Bu sırada bizim Menderes ne yapıyor peki? Kendisi İstanbul-Ankara treninin yemekli vagonunda Celal Bayar'la "Cankuş aslında tren en güzeli ama çok uzun sürüyo be. Neyse hızlı tren çıkacakmış, gerçi o da tehlikeli diyolar." diye geyiğin dibine vurmaktaydı bunlar yaşanırken. Sapanca istasyonunda haberi aldı. Ortalık karıştı. İçişleri Bakanı istifa etti. Vali istifa etti. Falan filan. 54 seçimlerinden sonrası uğurlu gelmemişti DP hükümetine. Zaten gergin olan ortam iyice geriliverdi efendim.<br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-1704972687339246902009-08-31T11:16:00.003+03:002009-11-07T14:33:07.439+02:0027 Mayıs - Zom..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5g5SBpMsQ8req87NTSbu_SIzKRZN6wkc5NKn4oHS_C7mVhy40F0orwIBN08WfaE1rQHsGlat4sgCRtUO7S6RB_-kOHFIJ4Nbwjpcqs2anIccYSW8A2fD4yG6UsuQyg3uOOKNJyzIMh1N4/s1600-h/hıcxk.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5g5SBpMsQ8req87NTSbu_SIzKRZN6wkc5NKn4oHS_C7mVhy40F0orwIBN08WfaE1rQHsGlat4sgCRtUO7S6RB_-kOHFIJ4Nbwjpcqs2anIccYSW8A2fD4yG6UsuQyg3uOOKNJyzIMh1N4/s400/hıcxk.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5376061842840731666" /></a><br />Efendim hatırlar mısınız bilmem; Ankara'dan ve İstanbul'dan birtakım subaylar gaza gelip örgütlenmiş, ihtilal yemini etmişlerdi. Heh. Şimdi siz onları bir kenara koyun. Onlar takılıyorlar kendi hallerinde, örgütlenmeye devam ediyorlar. Bu sırada Menderes'in olaylarla uzaktan yakından alâkası yok tabii. 1954 seçimlerini almış, seçim sonra ortalığın mına koymuş rahatlamış çok affedersiniz, kafası rahat yani.<br /><br />Yine de mecliste İsmet Paşa'ya atar yaptığı günü unutamamış olacak kendisi, "Ulan ayıp oldu ya." diye düşünerek İnönü'ye mesaj attı: "Paşam gençlik hatası yeaa kusura bakmayın, yarın Kızılay'da buluşup bir şeyler içelim buzları eritelim ok kib." İnönü de ayıp olmasın diye kabul etti ve ertesi gün ikili Sakarya Caddesi'nde 3 milyonluk sulu sulu Efes'leri devirdikçe devirdiler. Hadi Menderes'i geçtim, İnönü yaşlı adam, kalbi malbi var. Bu yüzden Menderes "Paşam zom oldunuz biraz ben bırakayım sizi eve eheh." diyerek götürdü eve İnönü'yü. Anlayacağınız buzlar biraz erimiş gibiydi.<br /><br />Tabii uzun sürmedi efendim. Şöyle ki, o dönemlerde İnönü'nün damadı gazeteci bir arkadaş var. Metin Toker. Kendisi de Akis diye dergi çıkartıyor falan. İşte o derginin Mayıs 1955 sayısında derginin yazarlarından Cüneyt Arcayürek "DP hükümeti şöyledir böyledir." diye atıp tutunca, içeri tıkılıvermez mi. Cüneyt Arcayürek kim bildin mi? Hani Kanaltürk'te Tuncay Özkan'la yardıran bir amca vardı? Neyse dağıtmayalım konuyu. Menderes bu konuyu "Babuş arkamızdan atıp tutanı tıkarım kodese, Paşa'nın damadı falan çok da fifi." diye açıklayınca, güzel günler hemencecik sona ermişti.<br /><br />Efendim o dönem Menderes'in bu derece atarlı olmasının bir sebebi de, ekonomide pis dönemler yaşıyor olmamızdı. Eskisi gibi deli krediler falan vermiyor tabii Amerika'dır bilmem nedir. Zor günler başlamıştı. O sırada 15-20 milletvekili de DP'den ayrılıp Hürriyet Partisi diye parti kurdu. İşte böyle pis işlerle uğraşarak yazı bitirdi efendim Menderes hükümeti. "Offffffff ulan her şey üst üste geliyo yaa." diye düşünürken Menderes, 6 Eylül 1955 sabahına daha da pis işlerle uyanacaktı. 6-7 Eylül hani. Filmi bile var. Hadi bakalım görüşürüz.<br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-79577191152014136452009-08-26T18:41:00.005+03:002009-11-07T14:33:07.439+02:0027 Mayıs - Yemin..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmwi8gYILHUawvOkSmwJYPZE1BfDTunSlm7JGpg72UWBodaZ5V5Fe-9o1ZhCPHuh5_EBjj-IWYi6VDIGK2Ax-Bhfy11gvU9Xo96w8qfS0TA3xtC7SjD1HKTKWAC-WWuN6Mj1e_BI4IAuai/s1600-h/şşt.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5374320650577877666" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; CURSOR: hand; HEIGHT: 400px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmwi8gYILHUawvOkSmwJYPZE1BfDTunSlm7JGpg72UWBodaZ5V5Fe-9o1ZhCPHuh5_EBjj-IWYi6VDIGK2Ax-Bhfy11gvU9Xo96w8qfS0TA3xtC7SjD1HKTKWAC-WWuN6Mj1e_BI4IAuai/s400/şşt.JPG" border="0" /></a><br />"Artık sadece CHP'lilerin değil, başkalarının da canı sıkılmaya başlamıştı. " diye bitirmişiz. Kim o başkaları? He? Askerler tabii ki efendim, kim olacak. <br /><br />O dönemler askerlere "İsmet Paşa." dediniz miydi akan sular duruyordu. Boru değil, adam Kurtuluş Savaşı'nı kazanmış, Atatürk'ün silah arkadaşı falan. Bütün ordu da "Off deli kumandan, yarmış insan, kıymetlimiz." gözüyle bakıyor kendisine. İşte Adnan Menderes kayışı koparıp Paşa'ya diklenmeye kalkınca da, zaten bir süredir hükümete kıl kapmakta olan askerler "Nooluyo yaa." demeye başladı.<br /><br />Efendim bu "Nooluyo yaa."ların ilk kıvılcımı da bir gün İstanbul'da iki genç subay tarafından çıkarıldı. Günlerden bir gün, eğitimden çıkıp kantinde Çizi mizi bir şeyler atıştıran bu iki genç subay, Dündar Seyhan ve Orhan Kabibay, "Ne olacak bu memleketin hâli?" tadında geyikler yaparken; ortaya "Hacı aslında yapıcaksın ihtilali alıcaksın yönetimi, çok deli karizmamız olur ha ehehe." fikri çıktı. Yok efendim "Yirmi milyar verseler ihtilal yapar mısın?", "İhtilal yapsak hangimiz başbakan olucaz." tadında makara yaparken bu ikili, muhabbetin sonunda "Ulan harbiden neden olmasın yaa." sonucuna vardılar. "Adam toplayalım hafız, çok kıyak iş bu ihtilal yalan olmasın bak." diye anlaşan ikili, işlerine güçlerine döndü.<br /><br />Ertesi gün bu iki subay fikirlerini "Çok kral adamdır." diye düşünerek, binbaşı Faruk Güventürk'e açtılar. Kore gazisi olan Faruk Güventürk de anında gaz olup "Yapalım lan, beni de Kore'ye gönderdi bu lavuklar zaten ayar oluyorum, ben varım gençler." diye coşkuyla onayladı. aynı dönemde Ankara'da da Binbaşı Talat Aydemir benzer planlar kurmasın mı? Bu birbirinden gizli iki oluşumun birbirinden haberdar olması ise tamamen tesadüfen oldu efendim. Facebook'ta ortak arkadaşlar çıktı falan bir şeyler oldu, bilirsiniz bu durumları. Ya da açıkçası, ben bilmiyorum nasıl oldu bu iş lan. Neyse. Aynı amacı güden bu iki topluluk İstanbul'da bir buluşma düzenledi. İhtilale hevesli tüm subaylar Facebook'ta "Attending" seçeneğini coşkuyla tıkladı. Buluşma gerçekleşti.<br /><br />Efendim Faruk Güventürk bu buluşmada çok açık konuştu. "Beyler burada Kurtlar Vadisi tadında gizli işler çeviriyoruz. İhtilal mihtilal şaka değil bunlar haa, kan alırlar bi taraflarımızdan, tırsan adam varsa gitsin babuş kırılmaca yok." diyerek tavrını ortaya koydu. Arada "Lan gitsek mi." diye düşünenler çıksa da, rezil olmamak adına ses etmediler. İşte o gün, orada, ilk kez "Bu ihtilal yapılacak!" yemini edildi efendim. Sonra akşam oldu, dağıldılar.<br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-5741683723473821168.post-46851099231051606842009-08-22T17:34:00.004+03:002009-11-07T14:33:07.439+02:0027 Mayıs - Papaz..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_zBWUZRJYkKgsa_YDWjTBrYOMqCNZ0u8woOEiBcm7xfPULNkDoIC8_OdDMNM5tTB7nm2nrS4O2F9vJ4Jg-1XXfGT0depfGvNuPXhYfIZStvsU0Zxz1DECP-LFjWIkM0frTvvRfURUrOeP/s1600-h/papaz.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_zBWUZRJYkKgsa_YDWjTBrYOMqCNZ0u8woOEiBcm7xfPULNkDoIC8_OdDMNM5tTB7nm2nrS4O2F9vJ4Jg-1XXfGT0depfGvNuPXhYfIZStvsU0Zxz1DECP-LFjWIkM0frTvvRfURUrOeP/s400/papaz.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372813065269371410" /></a><br />Ortamın pisliğinden, alemin göt olduğundan, CHP'nin her şeyine haciz geldiğinden falan bahsetmiştik iki gün önce hatırlarsınız. Heh. İşte bu zamanda artık 1954 seçimleri için propagandalar başlıyordu.<br /><br />İsmet Paşa "Ulan burada otur otur olmuyor, üç beş şehir gezelim." diye düşündüğünden Malatya'dan başlayarak pek çok ili gezip "Sizden biri, halk adamı İnönü :)" imajını yerleştirmeye çalıştı. Bir de bunun yanında diğer kozları, seçim öncesi yapılan haciz maciz olaylarıydı. "Yemin ediyorum her şeylerimizi aldı herifler, bak bu mitinge bile kendi cebimizden geldik :(" diye haykıran İnönü, mağdur olduklarını herkese göstermeye çalışıyordu.<br /><br />DP'nin de öncelikle kozu seçimden önce aldıkları tarım aletleri, baraj falandı. Menderes meydanlarda "Valla bu CHP'nin kırk yılda yapamayacağı şeyi üç beş yılda yaptık şerefsizim. Ha yani bilmiyorum oyunu kime verirsin bunun üstüne sen bilirsin tabii." diye halka sesleniyor, bir yandan da Bayar'dan "Çok iyi çocuktur bu, buna verin oyunuzu." desteği alıyordu. Bu sırada CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek'in cübbeli mezuniyet fotoğrafını buldu efendim bu DP'liler Facebook'ta. Kasım Gülek Avrupa görmüş adam, biliyor böyle şeyleri. DP bünyesindeki birtakım dallamalar fotoğrafın altına "Bu ne la, papaz olmuş bu la, sünnetsiz bu la." diye yorumlar yaparak ortamı gerdiler. Kasım Gülek'in tüm bu iftiralara verdiği cevabı ise hiç dokunmadan belirtmek isterim: "Kızınız da amma gevezeymiş ;))"<br /><br />Efendim biraz seviyesiz bir ortam var anlayacağınız. Bu seviyesiz ortamda seçime gidildi, haliyle DP yüzde elli yedi gibi hayvani bir oranla seçimi kazandı. Seçim sonunda DP 541 sandalyeden 501'ini alarak mecliste Meksika dalgası yapacak kıvama sonunda geldi. Menderes'in içinin yağı erimişti. "Ooooh bunun üstüne bi Amerika tatili yaparım hacı. Üç-beş temasta da bulunuruz hem gitmişken, borç alırız falan eki eki." diye düşündü, atladı uçağa düştü yollara.<br /><br />Menderes Amerika'ya 30 yaşlarında üniversitedeyken bir hevesle "Work And Travel" yaparak gitmişti. İşte o zamanlar Amerika'ya balık ayıklamaya giden bu yağız delikanlı, şimdi başbakan sıfatıyla oradaydı. Uçaktan inince dönemin ABD Başkanı Eisenhower ile birtakım yapmacık şakalar, enseye tokat göte parmak espriler falan yapan Menderes; kapalı kapılar ardında da bu samimiyeti sürdürüp "Babuş gelmişken bi 300 milyon dolar kadar sakal atarsınız di mi hehehe." diye sordu. Ama artık ortam ciddileşmişti. "Hacı sen ne diyon yaa. Almadığın bok kalmadı zaten hâla ne 300'ünden bahsediyosun lan. Ronaldo bile 94 milyon, Menderes'e mi vericez 300 allaasen. 30 veririz hadi sadaka olsun, onu da harcama hemen haa." karşılığını alan Menderes, müthiş bozuldu tabii.<br /><br />Ayarı alıp Türkiye'ye dönen Menderes, sinirden kuduruyordu efendim. Hemen hırsını başka şeylerden çıkarmaya başladı. CHP'ye çok oy veren Kırşehir'i ilçe yaptı, Malatya'yı ikiye bölüp bir yarısını Adıyaman yaptı. Bütün gün sinire kesip "Skerim lan memurların hakkını kısıtlayın, şurayı kapatın burayı ilçe yapın." diye emirler yağdırıyordu. Mecliste İnönü'nün bir konuşması esnasında da kayışı iyice kopardı. Kırk yıllık İnönü'ye "Şşşşşşşşşş İsmet akıllı ol oluuuğğm, senin lafın geçmez burda haa. Arkada 500 vekil var bi lafıma bakar hepsiii." diye bağırdığı yetmiyormuş gibi sağ elini makas yapıp boynuna götüren Menderes; işin bokunu çıkarmıştı. Artık sadece CHP'lilerin değil, başkalarının da canı sıkılmaya başlamıştı. <br /><br />s.s.http://www.blogger.com/profile/14346351744606734168noreply@blogger.com1