29 Mayıs 2009 Cuma

İkinci Dünya Savaşı - Final: Part I..

Efendim 16 yazıdır sürdürdüğümüz İkinci Dünya Savaşı serüvenimizde, finale geldik. Bugün finalin ilk adımını atıyoruz. ikinci adımda da bitecek zaten. Başka tarihsel öykülerle karşınıza çıkacağım. Neyse. Başlayalım.

En son ne oldu? Normandiya. Sahil şeridinden, sayfiye yerlerinden Fransa sınırlarına dalan Amerikan birlikleri; Almanları maymun etti. Kısacası son olan olaylarla birlikte; Hitler'in karizması dibe vurmuş, bir zamanların Führer'i çoluk çocuğun elinde çok affedersiniz taşak oğlanı olmuştu. Gazı alan Ruslar da "Yakında koyarız çocuğu bunlara ha." diye düşünmeye başlamışlardı. Nerede savaşın başındaki faşist mihverlerin müthiş üstünlüğü, nerede kepaze olmuş Hitler & Mussolini çetesi. Aah ah.

Avrupa'da savaşın sona ermesini ikiye ayırabiliriz efendim. Öncelikle Alman tarafına bakalım. Dedik ya, Ruslar gazı aldı. 1945 senesinin baharına yaklaşıldıkça da, yavaş yavaş işgal planları başlamıştı. Hitler bu sıralarda depresyondaydı, bütün gün emo gibi oturup bira içerek "Neden böyle abi, niye yapamıyoruz ne oldu hacı." diye söylenip duruyordu. Oysaki vakit tribe girilecek zaman değildi. Amerikan orduları da, Kızıl ordu da; o sıralarda çaktırmadan içerilere giriyordu.

Nisanın 23'ü. Çocuk bayramı. "Faşistiz maşistiz ama bu ülkenin körpe evlatlarını da seviyoruz." diye düşünen Nazi hükümeti, dünya çapında yapılan bu kutlamaların telaşında. Ruslar ise boş durmuyor, kafaları çalıştırıyor, işte tam o günde Berlin'e bir güzel dalıveriyor. Berlin demek, Almanya demek. Berlin demek, her şey demek. "Çocuktur bayramdır." diye telaşta olan Almanlar, moral bozukluğu da eklenince pek etkili olamıyor Ruslar karşısında. Hitler desen metresi Eva Braun ile evde takılıyor. Hâlâ triplerde. 

29 Nisan'a gelindi. Berlin artık Rusların eline geçti diyebiliriz. "Almanlık ne de güzeldir." mottosuyla yola çıkan Hitler, bütün umutlarını kaybetti. Artık yapacağı iki şey kalmıştı. Öncelikle Eva Braun'un yanına gitti, "Ya yavrum gördüğün gibi Almanlık falan diye bir şey bırakmadı herifler, anlaşılan yakında mort oluyoruz. Ölmeden gel evlenelim seninle de yarın öbür gün 'Hitler'in metresi varmış' diye atıp tutmasınlar arkamdan." mealine gelen uzun bir konuşma yaptı. Eva Braun'la evlendi. Yapacağı ikinci işi 30 Nisan'a erteledi, "Bir gerdek sevinci yaşamadan göçüp gitmeyelim bu diyarlardan" diye düşündü. Ertesi gün, Eva'yla odaya gittiler. "Hadi bir kii." diye aynı anda siyanür hapını içtiler. "Siyanüre güven olmaz, kepaze olmayalım." diye düşünen Hitler, önce Eva'yı, sonra kendisini tabancayla vurarak göçüp gitti bu diyarlardan.

O değil de bir Mussolini vardı değil mi. Onu da anlatayım efendim. Berlin'in işgali sırasınca cankuşu Hitler'den haber alamayan Benito, "Skerim böyle aşkın ıstırabını." diye düşünüp ülkeden kaçmaya niyetlendi. Ancak nafile. "Lan Mussolini di mi şu koşan herif." sesleri arasında, mağlup İtalyan vatandaşları kendisini sıkıştırdı. "Abi yapmayın abi, özür dilerim abi." diye yalvarsa da koca çınar Mussolini, "Vur ha vur." diye tekmelenip öldürülmekten kurtulamadı.

Vay be. İşte Avrupa'da savaşın sonu. Faşist maşist herifler ama, iki aydır çocuğum gibi olmuşlardı. Yazarken gözlerimden bir damla yaş süzülmesine engel olamadım. Müttefikler her ne kadar savaşı kazansa da, ufak bir hesap kalmıştı. O da alınacaktı. Onu da yakında görürüz efendim. Esen kalın.

s.

2 yorum:

Daçe dedi ki...

bu durumda hitler'in, hayatı boyunca yaptığı belki en onurlu hareket, intihar etmesi olmuş; öyle mi. mussolini'ye tüm blog boyunca zerre ısınamasam da, hitler'in intihar olayı beni de etkiledi.

neyse, ölenle ölünmez. viva españa! (evet lan o sıralarda ispanya'da neler oluyordu acaba, merak ettim)

hevesli bardak dedi ki...

heheh yürü bea çok helecanlı.