11 Aralık 2012 Salı

Nazi Exclusive - Part IV: Terör..

Hatırlarsınız, iki gün önce, Adolf Hitler allem edip kallem edip şansölyelik görevini başkan Hindenburg'dan kapmayı başarmıştı. Artık ülkede bildiğin Nazi iktidarı vardı, beş sene önceki yüzde ikilik oy oranıyla Osman Pamukoğlu'na göz kırpan Adolf, bir anda hükümetin başında buluverdi kendini.

Binbir türlü sözler alınarak, peşine başkanın kuzenleri takılarak, hafiften gönülsüzce başbakan yapılan Hitler; göreve gelir gelmez "s.kerim başkanını" moduna giriverdi beklendiği gibi. Denyo halkın güvenini zaten kazanmıştı. Üstüne bir de güçlü bir askeri birlik kurdu, başına da İşçi Partisi'ne kaydolduğu ilk gün sırada tanıştığı Ernst Röhm'ü geçirerek vefasını gösterdi. Koca Almanya artık Nazi içinde kalmıştı diyebiliriz. Televizyondan melevizyondan gördüğümüz o muntazam askeri yürüyüşler, aynı anda selamlamalar ve daha türlü y.rak kürek uygulamalar artık Berlin sokaklarında yaşanıyordu. Dışarıdan bakan, "Vay amk, adamlar ne düzen kurmuş" derdi; ama, tarih boyunca başa ne geldiyse böyle düzen manyağı ruh hastası heriflerin yüzünden geldiğini de unutmayalım...

1933 yılında halkın da desteğiyle gaza gelen Nazilerin ilk işi, seçimde kendilerine rakip olmuş komünist piçlerini kıskıvrak yakalamak oldu. Belediye encümeninin katılımıyla Münih yakınlarında açılmış olan yepisyeni Dachau konsantrasyon kampı, ilk misafirlerini ağırlamaya başladı. Ernst Röhm önderliğindeki askeri birlikler, sokakta tam anlamıyla terör estiriyordu. Lenin övenleri, Marx okuyanları zaten geçtim; artık Onur Akın filan dinleyenler dahi anında merkeze götürülüyordu. Dachau'da hapsedilen, bir seneye yakın it gibi çalıştırılan, umarsızca Uğur Işılak dinletilen komünistler, ekmek içi gibi yumuşacık çıkıveriyorlardı içeriden.

Yahudilere karşı da uyuzluklar başladı tabii. Nisan 1933'te "Birinci Dünya Savaşı'nı kaybetmemize ve Versailles Antlaşmasıyla g.tümüzün s.kilmesine yol açan Yahud piçlerinin dükkanlarını boykot ediyoruz" kampanyasını organize eden Naziler, Yahudi esnafını kan ağlattı. Parti destekçisi gençler, duvarlara spreylerle "Yahudlara son", "Dünya Alman Olsun", "Bir gün öldürmediğimiz her Yahud için küfredeceeniz" filan yazmaya başladı. Askerler de sokakta gördükleri Yahudilere omuz koyarak, çelme atarak, ne bileyim işte pis pis bakarak falan psikolojik baskı altına aldılar. İyiden iyiye terör başlamıştı yani.

Böyle böyle 1934 yılına kadar gelindi. Part II'de bahsettiğimiz, o dönem Nazilere gönül verip partiye katılan cahal tavuk çiftçisi Heinrich Himmler, Hitler'in bir numaralı kankası olmuştu. Küp gibi kafasında türlü tilkiler dolaştıran şark kurnazı Himmler, Hitler'in aklını karıştırmaya başladı: "Kanka bu Alman Ernst ipnesini geçirdin askeri birliklerin başına ama, bunlar büyüdükçe büyüyor. Yarın öbür gün darbe neyin yapar, ne şansölyeliğin kalır ne bişey." Durup dururken Hitler'i paranoyak yapmayı başaran Himmler, iki gün sonra Ernst Röhm'ü güzelce evinden aldırıp, mapusta kafasına sıktırdı...

Derken, bir sene önce Hitler'in şansölyeliğine taş koyan devlet başkanı Hindenburg da eceliyle nalları dikti. Bu, tam da Hitler'in istediği şeydi. Halkın karşısına çıkan Hitler, "Ya gençler, bildiğiniz üzere bu devlet başkanlığıyla şansölyeliğin ayrı olması kafaları bir hayli karıştırıyor. Zaten şansölye ne demek amk, ben bile tam anlamını bilmiyorum. Gelin bu ikisini birleştirelim, ben idare ederim kompil, he mi?" şeklinde özetlenebilecek konuşmasıyla açık açık diktatörlüğe talip oldu. E dedik ya, halk da denyo, coşkuyla kabul ettiler. 2 Ağustos 1934 tarihine geldiğimizde, Adolf Hitler, resmen "Führer" olmuş idi.

s.

Hiç yorum yok: