10 Ağustos 2009 Pazartesi

27 Mayıs - Kore..


Ne dedik? Kore Savaşı. Hatta bir de "Bize ne ki lan Kore Savaşı'ndan?" demiştik. Anlatalım. Efendim hatırlayabileceğiniz üzere İkinci Dünya Savaşı'na girmemiştik biz. "Aman hacı aman tarafsız olmak en iyisi." diye düşündük ancak, savaştan sonra "Yeni dünya düzeni" geyiği ortaya çıkmış, ülkeler Rusya'nın ve Amerika'nın önderliğinde ikiye bölnmüştü. Bizim alâkamız yok tabii olayla, "Biz neredeniz lan Batı mı Doğu mu ne yapsak." diye dolanıyoruz ortalıklarda.

İşte bu aşamada, Kuzey Kore birdenbire "Heeeeeoey." diye Güney Kore'ye saldırdı. Böyle olunca ABD olsun Avrupa ülkeleri olsun, hepsi "Şşş noluyo biraaader?" diye duruma el koydu. Güney Kore'ye destek birlikler falan gönderildi. bizim DP hükümeti de "Yenilik menilik." vaatleriyle geldiğinden ötürü bu noktada "Olm biraz yalakalık yapmak lazım, biz de yardım edelim şu Güney Kore'ye, bakarsın NATO'ya falan alırlar haa, askeri yardım hesaabı." diye düşündü ve Kore'ye üç-beş bin tane asker yollama kararı aldı. "Ehehehe biz çok severiz ya Güney Kore'yi. Canımız onlar bizim. Onlar da bizi sever zaten İlhan Mansız felan ehehe." diyerek savaşa giriş gerekçesini de açıklayan Menderes, kararı bir güzel yürürlüğe koydu.

Kararın ardından askerler gemiye atlayıp Kore yollarına düştü. Gemide sürekli "Olum biz niye gidiyoruz la? Kore neresi la?" tadında muhabbetler dönüyordu. Kimse ne bok olduğunun farkında değildi. Nihayetinde de askerler Kore'ye ulaştı, bir kısmı öldü, bir kısmı geri döndü, bir kısmı kayboldu falan filan. Sonuçta ise hiçbir bok olmadı efendim, ne Kuzey ne de Güney Kore bir sonuç elde edebildi. Ancak "Tamam bee tamam off." diyen Avrupalılar da bizi el mahkum NATO'ya soktu.

Bu esnada bir diğer kıyak da ABD'den gelmekteydi bize: Marshall Yardımı. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Marshall, içki sofrasında bir anlık gaza gelerek Türkiye'ye 10 yıllık bir sürece yayarak 3 milyar dolar vereceğini söyledi. Sadece tek bir şartı vardı, "Olum dünyanın parasını veriyoruz bari tarihe geçelim, Marshall yardımı diyeceksiniz buna haa ülkece." diyerek bunu da DP hükümetine iletti. Başbakan Menderes'ten de "Babuş sen o parayı ver de oğlumun adını bile Marshall koyarım ben kehkehkeh." yanıtını alınca, iş resmiyete döküldü. Artık paralar akıyordu. Tarım araçları alınıyordu. Karayolları yapılıyordu. Ne güzel di mi? Göreceğiz bakalım.

s.

Not: Bir hafta ders yok. Tatil. Dağılabilirsiniz.

9 yorum:

Daçe dedi ki...

anlamadım şimdi marshall bu parayı babasının hayrına mı veriyor? karşılığında burnumuzdan kan gelmiyor mu?

s. dedi ki...

olm bak orada "göreceğiz bakalım." diye bitirmişim, bir şeyler olacak yani cık cık cık :D

hevesli bardak dedi ki...

Bununla gelen kısa filmler vardı, sinemalarda filan gösterilmiş herhal. Safi Amerikan propagandası "amerikalının evinde buzdolabı vardır." "elektrik amerikalı için lüks değildir, her evde elektrik var" "amerikalı hem çalışır, hem dinlenmeyi bilir" gibi laflar, arkada suburban bir amerikan ailesinin hayatından kesitler (:

O videoyu da koysan şahane olur (:

s. dedi ki...

bulursam neden olmasın efendim :)

Evrim Özgür dedi ki...

2 saatte bütün yazılarını okudum. Çok başarılı, sabırsızlıkla devamını bekliyorum:)

Sonbahar dedi ki...

Konuyla ilgili güzel bir makale de şurada var: http://www.itusozluk.com/goster.php/@3422970

Tarumar dedi ki...

Ellerinize sağlık, bu yazınızda da samimi bir anlatım yakalamışsınız. Ancak yazıda, mutlaka düzetilmesi gereken maddi ve ciddi bir hata var. Yazıda "Menderes, mecliste de bu kararını bir güzel onaylattı" demişsiniz fakat Kore'ye asker gönderme kararı TBMM'den geçmemiştir. Bu nedenle anayasanın ihlal edildiği de iddia edilmiştir. Yani ortada meclis kararı değil, hükümet kararı vardır. Düzeltmenizi rica ediyorum. Başarılar...

s. dedi ki...

evet doğru, düzelttim, olur böyle hatalar, kusura bakmıyoruz :D

DoganDemir dedi ki...

Moda oldugu üzere söyleyelim; Adnan Menderes demokrasi sampiyonuydu! Cok cok süper iyi bir adamdi! Karincayi bile incitmezdi! Fakat hey bellegini yedigimin toplumu; Kore'de binlerce mehmetcigin bos yere ölmesinden kim sorumluydu kim?